Kalbi, kafası ve vücûdu aynı çizgide buluşamayan insanların ulaşacakları netice de farklı olacaktır.
Allah (cc) için hicret eden ile kadın veya dünya için hicret edenin ulaşacağı sonucun farklı olması sürpriz değil bilakis hakikatın ta kendisidir.
Bir hadis-i şerifde Efendimiz (sav) şöyle buyurdular;
"Ameller (in karşılığında alınacak sevap) niyetler iledir. Her bir kimse için ancak niyet ettiği şey vardır. Bir kimsenin hicret (inden maksadı) Allah (cc) ve Rasûlü (sav) ise, onun hicreti Allah'a (cc) ve Rasûlünedir (sav). Bir kimsenin hicreti nâil olacağı bir dünya (menfaatı) veya kendisiyle nikahlanacağı bir kadın ise, onun hicreti, hicretine sebep olan şeyedir." (4)
Bu hadis-i şerif'in şerhinde İsmail Hakkı Bursevi hazretleri niyetin ve bir işte kararlılığın ne kadar elzem olduğunu şu sözleriyle dile getirmiştir.
"Bir işin, amel ve ibadetin başında, ortasında ve sonunda niyetler kontrol edilmelidir. Şöyleki;
a) Başlangıçta: Yapmak üzere olduğumuz işi ne için yapacağımızı onunla ilgili hükümleri, iyice bir gözden geçirmeli, gönlümüzü iç alemimizi bu ibadete hazırlamalıyız. Niyet ve maksadımızın rızâ-yı Hak olduğuna kâil olduktan sonra o vazifeye başlamalıyız. Zîrâ huzûr-u Hakk'a ulaşan ancak samîmi ve hâlis niyet ile yapılan zikir ve amellerdir.
b) Ortasında: İbadet ve zikirlerimizin ortalarında kalp derûnumuza bir nazar atfetmeliyiz. Acaba başlangıçtaki aşk ve heyecanımız devam ediyormu? Kulluktaki samîmiyet ve istikrârımızı, mâneviyata, yola olan bağlılığımızı koruyabiliyor muyuz? Yoksa alışkanlık hâline geliyorda yaptıklarımızda aşk ve vecdimiz yerine rehâvet ve uyuşukluğamı terk ediyor?
c) Sonunda: Biliyorsunuz, îtibâr dâimâ sonadır. Binaenaleyh temel ve başlangıç ne kadar mükemmel ise âkıbet ve sonda o nisbette güzel olur. Âdeta bayram olur. Böyle oluncada yapmaya çalıştığımız her ibadet, görev ve ödev bizi Rabbimize götüren bir vasıta olur.
Bu ibadetler vesilesi ile o huzûr-u hazrete dâimâ sefer halinde oluruz. En sonunda ise dost bizi yanına ve katına alarak diğer dostları ile birlikte cem' ve haşr ederek ölümsüzlük âlemine pervâz ettirir. Allah'ım ! Bu hâli idrak ettirdiğin dostların arasına bizleri ilhâk eyle. Âmîn, Yâ Muîn.. (5)
Demekki insan zâhiren büyük bir amel olan hicreti gerçekleştirmiş olsa bile, niyeti farklı ise amelinin sonucuda farklı olacaktır.
Binaenaleyh kıbleyi (hedefi) belirleyip, o hedefe kilitlenmekten başka çare kalmamıştır.
Nakşıbendî hazretleri (ks) buyurdularki; ( اجعلوا همومكم هما واحدا ) "Dertlerinizi tek dert (yapıp bir) e indirin". O dert ise Allah'a (cc) kavuşma derdidir. İşte o derdi dert edinip, o hedefe doğru kıbleyi şaşırmadan yürüyen küheylan ile sütçü beygirleri asla bir olamazlar.
Rabbim bizleri ve cümle ümmet-i Muhammed'i kıblesinden dönmeyen küheylanlardan eylesin. Fırtınalı havalarda ters dönen şemşiyelerden eylemesin.
Pertev-i ikbâledir herkesteki şevk-i şitâb,
Görki bir pervane kalmaz, şem'a vaktaki söner.
Farkı yoktur şimdi bir şemsiyeden bir dostun.
Ki havada bir fena sûret görünce ters döner! (6)
Vesselam.
Ali Haydar Çetintürk
1- E'l-Mevârid sh: 1196
2- Müfredât Râğıb el-İsfehâni sh: 801 fiil maddesi
3- " " " " : 728 amel "
4- Buhâri Kitâbu bed'il-vahyi 1. ve kütüb-i sittenin tamamı.
5-Şerh-i Hadîs-i erbaîn İsmail Hakkı Bursevî sh:32
6- Tarih ve düşünce dergisi yıl:2004 temmuz sh: 67