3- Yüklediği sorumluluklar.
Şerre sebeb olanın mesûliyeti âşikar olmakla beraber,
“Kim bir hayra delalet eder (sebeb olursa) onun için o hayrı yapanın ecri (sevabı) vardır”(7) hadis-i şerifini de göz ardı etmemek lazımdır.
İslam aleminin yeniden bir halifeye ihtiyaç duyması meselesine gelince, bunun gerekliliği gün ışığı gibi âşikardır. Peki bunu kim istemez?
Takrimen 90 yıl evvel Musul, Kerkük ve 12 adalarla beraber, manevi değerlerimizide kaybettiğimiz antlaşmanın üzerinde imzalandığı tarihi Lozan masasını bizlere 2008 yılında hediye eden batılılar istemez.
Avam kamarasında, elindeki Kur’an-ı Azimüşşanı (haşa) yere çarparak, Avrupadaki müslümanları sürüp çıkarmanın, hilalin yerine salibi (haçı) dikmenin hristiyanlar için en mukaddes bir vazife olduğunu(8) afkuran William Ewart Gladstone’nun sözlerini kendisine vazife olarak gören emperyal güçler istemez.
Bu milletin topraklarıyla beraber kalplerini de fitneyle parçalayarak, kapımıza bağladığımız köpeğe isim olarak verdiğimiz Araplara bizi mürted olarak gösteren İngilizler istemez.
Bu milleti birleştirecek olan yegane şey, hilafetten başka birşey değildir. İzzetin kaynağı, hayır ve adaletin minaresi olan hilafet aslında bir ölüm kalım meselesidir. İşte hilafetin kaldırılmasının en temel sebebi budur. Yani İslam’ın bölünüp parçalanmasıdır. Ancak işlevsiz bırakıp, yıkamadıkları o minareden birgün hilafet ezanını duyma korkusu onların kabusları olarak devam etmektedir. Bunun için Osmanlı ruhunun uyanmaması lazımdır. Fakat aslanın uykusu bile korkmalarına sebeb oluyorki bundan dolayı yaşadığımız corafya üzerinde ehl-i salibin (haçlıların) oyunları halen devam ediyor.
Yiğit düştüğü yerden kalkar. Biz de dedelerimizin düştüğü yerden kalkacağız inşaallah.
Şunun da unutulmaması lazımdır ki Avrupalıların nazarında Müslümanların en ufak bir değeri bile yoktur. Hatta Müslümanlar, bir zamanlar onların alıp sattıkları zenci kölelerden daha değersizdir. Dışarıdan süslü görünen batasıca batı medeniyetinin, ruhsuz düzenini anlamak için,1958 yılında Avrupa’nın göbeği olan Belçika’nın başkenti Brüksel’de (Human zoo) bir insan (hayvan) at bahçesinde sergilenen Kongo’lu küçük bir kız çocuğuna ziyaretçilerin hayvan muamelesi yaparak ona yiyecek birşeyler verirken çekilmiş tarihi fotoraflarına bakabilirler.
Viyana kongresinde Rus Delegasyon Başkanı’nın elindeki 33’lük tesbihi göstererek “bu nedir biliyormusunuz?” sualine “tesbih“ cevabını aldıktan sonra tesbihin imamesini göstererek “peki bu nedir?” dediğinde cevab alamayınca o meşhur sözlerini sarfetmişti. “Bu bir imamedir. Bakın imame nereye gidiyorsa tesbihde oraya gidiyor“ dedikten sonra imameyi kopardı ve tesbih tanelerine şekil vererek “bu imame hilafettir, bunu koparırsak tesbih dağılır ve istediğimiz gibi şekil veririz“ dedi. Netice, misket gibi oynanan toplumlar haline getirildik. Zira imamesi olmayan tesbihe hertürlü şekli vermek mümkündür.