Süreyya SALTIK

Süreyya SALTIK


İNSAN’IN YARATILIŞ HİKMETİ (3)

23 Mart 2018 - 00:07

Bütün doğu ve batı düşünürlerinin kabul ettiği şöyle bir hakikat var. Leyse fil imkanı ebdeu mimma kane: Yani bu dünya hayatı, olabileceği en güzel keyfiyet üzere yaratılmıştır. Öyle ki daha güzel bir şekli düşünülemez.
Evet! Varlığıyla yokluğuyla, yazıyla kışıyla, hayatıyla ölümüyle, hastalığıyla sağlığıyla… Velhasıl hayat bir bütün olarak ele alınıp değerlendirildiğinde, en mükemmel ve en güzel şekilde yaratılmış olduğu ortaya çıkmaktadır.
Şöyle ki: Tu’rafuleşya’biezdadiha; Yani eşya zıddıyla bilinir. İnsanın hayatında zıtlar biraraya gelmezse o insanın mutluluğu yakalaması mümkün değildir. Çünkü açlık olmayınca tokluğun kıymeti bilinmez. Hastalık olmayınca sağlığın değeri anlaşılmaz.

Yokluk olmayınca varlığın nimet olduğu tam olarak kavranılmaz. Yaz olmazsa kış beklenmez, kış olmayınca yaz’a can atılmaz. Birşeyin kadrini, kıymetini ve nimet olma özelliğini ortaya çıkaran şey, ilk bakışta hoşa gitmesede netice itibariyle güzeldir, faydalıdır.
Mesela hastalık, kendisi olarak hoşa gitmez. Ama sağlık nimetinin hakkıyla anlaşılmasına vesile olduğundan neticede o da güzeldir. Çünkü bir nimet, nimet olarak değeri bilinmezse önemini kaybeder. Onun için nimetin farkedilmesine vesile olan şeyde sonuç itibariyle nimettir, bizatihi olarak hoşa gitmesede.

Bir başka örnek: Hava nimeti son derece kıymetli ve hayati bir nimet olduğu halde onun değerini bilenler ve düşünenler azdır. Çünkü herkes sınırsız şekilde bu ab-ı hayattan hiçbir bedel ödemeden faydalanabiliyor. Havadan, sudan çok daha az değerli, belki de değersiz nice şeyler var ki çok insanlar onların peşinde kuyruklar oluşturuyorlar. Terlemeksizin zengin olmak veya dünyanın gelip geçici makam ve mevkilerinden birini kapmak gibi. Çünkü bunlardan herkes istediği kolaylıkla nasiplenemiyor. Onun için peşinde sıraya giriyorlar, yolunda itişip kakışıyorlar.
Dünyadaki zıtların mutluluk ve güzellik getiriyor olmasının bir örneği de zıtların azaldığı yerde mutsuzluğun artmasıdır. Nitekim İsviçre’de insanlar bütün maddi istek ve ihtiyaçlarını hiç zorlanmadan kolaylıkla elde edebildikleri halde intihar olaylarına en çok rastlanan ülkeler arasında yer alıyor. Yine dünyanın en zengin kadınlarından birinin mutsuz bir şekilde hayata veda ettiğini bir zamanlar gazeteler yazmıştı. Bütün bunlar gösteriyor ki zıtların olmadığı bir dünya insan tabiatını mutlu etmiyor. Hatta Hz. Üstadın dediği gibi sıkıntılı bir hayatta insan mutlu olmaya daha yakın olabilir.
İnsanın bütün çile ve sıkıntılara rağmen hayatı sevip hayatta kalmayı tercih etmesinin bir kanıtı da idama mahkum edilen kişinin çok kere müebbet hapsi dahi idama tercih etmesidir. Bazı militanların şöyle bir itirafını gazeteler bir zamanlar yazmıştı. “ Bizi ölümden başka hiç birşey korkutmuyor, gözümüzü korkutan tek ceza idam edilmektir”.

Rivayete göre odun taşıyıp satmakla geçimini sağlayan yaşlı bir kadın, bir gün canından bezerek artık Azrail (A.S)i kendisi için görevlendirilmesini Allahü tealadan istiyor. Hak teala isteğini kabul edip Azrail (A.S.)i gönderiyor. Azrail (A.S.) gelip kendisini tanıtıyor ve ne istediğini soruyor. Kadıncağıza hayat o anda bütün çilelerine rağmen birden tatlanıveriyor ve şöyle diyor. “ Şu odun demetini sırtıma kaldıravermeni istiyorum”. Hadise olmuş veya olmamış önemli değil. Fakat bu hikayenin bir gerçeği dile getirdiği kesin. O da dünyaya gelmenin ve yaşıyor olmanın insan için tarifi imkansız büyük bir bahtiyarlık olduğudur. Konuyu bir hikaye ile bitirelim…
SELAM VE DUA İLE…
                   

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum