Şöyle ki: Kainatın en akıllı varlığı insan olduğu halde söz konusu harika sistemlerin varlığından bile son asırlarda haberdar olabildi. Bu durum ise herşeyi bila istisna Alemlerin yüce Rabbine verip teslim etmeyi kat’i surette gerekli kılar. Evet! Hz. Üstad Bediüzzamanın dediği gibibirşeyden herşey, herşeyden bir şey yaratmak ancak herşeyin yaratıcısına has bir keyfiyettir. Ekmek yiyoruz; et oluyor, kan oluyor, kas oluyor, kemik oluyor… vs. Çok şeyler yiyoruz. Hepside belli şeyler oluyor. Bütün bunlar elbette herşeyi bilen Kadir-i Zül Celalin işi ve eseri olabilir.
Varlıklara tevdi edilen ikinci vazife: Ahireti göstermek ve isbat etmektir. Şöyle ki: Kış mevsiminde adeta odun haline gelmiş ağaçların ilkbaharda yeşerip sümbüllenmeleri, tadı,rengi ve kokusu farklı farklı meyveler vermesi elbette öldükten sonra dirilişin kat’i delilleri, apaçık numuneleridir. İlkbaharda canlanıp yeşeren herbir ağaç, hatta herbir yaprak,çiçek ve meyve ayrı ayrı ahiretin mutlaka olacağını ve geleceğini ilan eden apaçık deliller, kat’i bürhanlardır.
Kureyşin gelen kafirlerinden Ümeyye B. Halef, eline aldığı çürümeye yüz tutmuş kemik parçalarını parmaklarıyla ovalayarak “bu çürüyüp gitmiş kemiklere kim can verecekmiş” diye alay etmek istemişti. Bunun üzerine ona ve benzerlerine bir cevap olmak üzere şu mealdeki Ayet-i Kerimeler nazil oldu: “ O insanı görmedin mi ki bir nutfeden (sperma) yarattığımız halde (kendisini güçlü kuvvetli çağlara getirdiğimde) birde bakmışsın ki o, yaman bir hasım ( Allah düşmanı) ilk yaratılışını unutarak (kendince) bir misal getirdide” bu çürümüş kemiklere kim can verecek dedi. (Rasulüm) de ki: “ Onları ilk defa yaratan (yine) onları diriltecek. Çünkü O (c.c) hertürlü yaratmayı hakkıyla bilen (ve her yaratmaya bihakkın güç yetiren)dir.
O Allah ki yemyeşil bir ağaçtan size ateş çıkarmaktadır. Siz ondan birbirine sürterek ateş çıkarıyorsunuz. (Arabistanda afir denilen bir ağaçtan bilhassa çöl hayatı yaşayanlar ihtiyaç olduğunda birbirine sürtmek suretiyle ateş elde ediyorlardı ki ateş ile yeşil ağaç birbirine zıddırlar.
İşte böyle bizim ölçülerimize göre en zor ve akıl almaz yaratmalara muktedir olan Cenab-ı Mevla, hem Zat-ı Akdesine (yüce Zatını) tanıtıyor, hem ahireti isbat ediyor, hemde sınırsız rahmetinin tezahürlerini gözler önüne serip kullarını şükre davet ediyor.
25. Sözde bu Ayet-i Kerimeyle ilgili şöyle bir izahat var. “(Ayet ) Eşcerulahdaru: Yeşil ağaç kelimesiyle remzem (işaret yoluyla) der: Ey haşri (öldükten sonra dirilmeyi inkar eden adam! Ağaçlara bak! Kışta ölmüş, kemikler gibi (bir hale gelmiş) hadsiz ağaçları baharda dirilten, yeşillendiren, hatta her bir ağaçta yaprak ve çiçek ve meyve cihetiyle üç haşrin numunelerini gösteren bir Zata karşı inkar ile istib’ad ile (akıldan uzak görmekle) kudretine meydan okunmaz! Sonra bir delile daha işaret eder.
der: Size ağaç gibi kesif(sert ve katı) sakil(ağır karanlıklı bir maddeden ateş gibi latif (ince) hafif, nurani bir maddeyi çıkaran bir zattan odun gibi kemiklere ateş gibi bir hayat ve nur gibi bir şuur vermeyi nasıl istib’ad ediyor(uzak görüyor)sunuz. Sonra bir delile dahi tasfir eder (açıklar) der ki: Bedeviler (göçebeler) için kibrit yerine ateş çıkaran meşhur ağaçın yeşil iken iki dalı birbirine sürtüldüğü vakit ateşi yaratan ve rutubetiyle yeşil ve hararetiyle kuru gibi iki zıt tabiatı (haleti) cem edip (bir araya getirip) onu buna menşe (kaynak,sebep) etmekle herbirşey hatta anasırı asliyye (esas unsurlar) ve tabayii esasiyye (temel maddeler) onun emrine bakar, onun kuvvetiyle hareket eder. Hiçbirisi başıboş olup tabiatle(kendiliğinden) hareket etmediğini gösteren bir zattan, topraktan yapılan ve sonra toprağa dönen insan, topraktan yeniden çıkarması istib’ad edilmez. (Akıldan uzak olduğu düşünülemez). İsyan ile ona meydan okunmaz. (Zülfikar, 25. Söz, 31,32.Shf)