İhdinassıratal müstekim = Bizi dosdoğru yola hidayet buyur. Bir mü’min hidayeti isterse “ Bize hidayet eyle” ifadesi sebat ve devam manasını ifade eder. Zengin olan isterse ziyade manasını, fakir olan isterse i’ta (ihsan etmek) manasını, zayıf olan isterse iane ve tevfik ( yardım manasını ifade eder).
Sıratallezine en’amte aleyhim, gayrilmağdubi aleyhim veleddallin = Kendilerine nimet verdiğin salih ve seçkin kullarının yoluna (ilet) gazaba uğratılmışların ve azıp sapmış ve saptırmış olanların yoluna değil.
Adem (A.S) zamanından beri beşeriyette iki cereyanı azim çarpışarak gelmiş. Biri istikamet yolunu takip ile nimet ve saadet-i dareyn’e mazhar olan ehl-i nübüvvet ve salahat ve imandır. (Allah’ın gösterdiği dosdoğru yolu takip ederek dünya ve ahiret mutluluğuna kavuşan Peygamberler, salihler ve iman ehli bahtiyarlardır). Bunlar kainattaki, kainatın hakiki güzelliğine ve intizam ve kemaline mutabık olarak istikamette ( istikamet üzre) hareket ettiklerinden hem kainat sahibinin lütuflarına hem iki cihanın saadetine mazhar olup beşeri ( insanlığı) melekler derecelerine, belki fevkine ( daha yukarılarına) terakki ettirmeye ( yükseltmeye) vesile olarak dünyada iman hakikatleriyle manevi bir cennet, Ahirette bir saadet kazanmışlar ve kazandırmışlar.
İkinci cereyan, istikameti (Allah’ın gösterdiği doğru yolu) bırakıp ifrat ve tefrit ile ( Aşırı giderek veya geri kalarak) aklı bir vesile-i azaba ve elemler toplayıcı ( uğursuz) bir alete çevirdiklerinden insaniyeti en bedbaht bir hayvaniyetten daha aşağı düşürüp, dünyada zulümlerine mukabil gazab-ı ilahiye ve musibet tokatlarını yemekle beraber delaletleri cihetinde akıl alakadarlığıyla kainatı bir hüzüngah ve matemhane-i umumiye ve zevalde yuvarlanan zihayatlar için bir selhhane (kesim yeri) ve gayet çirkin ve karışık görür. Ruhu ve vicdanı dünyada bir manevi cehennemde olur, cehennemde daimi bir azap cekmeye kendini müstehak eder. İşte Fatihai Şerifenin sonundaki mealen “Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna (ilet) gazaba uğramışların ve azıp sapmışların yoluna değil” Ayet-i Celilesi bu iki cereyan-ı azimi ders veriyor.
ÖZETLERSEK: Adem (A.S) zamanından bu yana iki büyük cereyan çarpışarak gelmiş. Birinci cereyan (Birinci düşünce,fikir ve inanç akımı) Allah’ın kainata koyduğu nizam ve intizama uygun hareket ederek ıslahat yolunun yolcusu olmuş. Düzgün ve dürüst yaşayarak hem kainat sahibinin lütuf ve ikramlarına kavuşmuş, hem hakikatlerle iç içe yaşadığından manevi bir cennet hayatına daha bu dünyada nail olmaya başlamış, hemde ahiretin sonsuz mutluluğuna- biiznillahi teala- liyakat kesbetmiştir.
İkinci cereyanı temsil edenler ise istikametten ayrılmışlar, bozgunculuk yolunu tutmuşlar, hem kendilerine hem çevrelerine zarar verici bir yol izlemişler; bu yüzdende hem kainat Halıkının gazabına mahkum olmuşlar, hem cehennemi bir hayatı bu dünyada yaşamaya başlamışlar, hemde cehennemde sonu gelmeyen bir azaba kendilerini müstehak yapmışlardır.
Gazabedlmiş olanların Yahudiler, azıp sapmışların ise Hristiyanlar olduğu rivayet olunmuştur.
“Amin” lafzı kabul et ya Rabbi! Manasında dua olup Kur’andan değildir. Sünnet ile sabittir.
SELAM VE DUA İLE…