Hindistan'ın son asırda yetiştirdiği büyük âlim ve mütefekkirlerden Hasan en-Nedvi’nin “Şekil ve Ruh” başlığı altında tercüme edilen bir yazısında özetle ve takriben şöyle yazıyor.
Selefi Salihin diye bahsedilen sahabe, tabiin ve tebe-i tabiin devri Müslümanları İslam'ın hakikatını bihakkın yaşıyorlar Kur'an ve Sünnetin öğretilerini birebir pratik hayatlarında yansıtıyorlardı. Öyle ki:
“Evlere gireceğiniz de selam vererek izin isteğin. İzin verilmez de geri dönün denirse geri dönün” mealindeki Ayet-i Kerimeyi ortam oluşmadığından sebep uygulama imkânı bulamadıklarından dolayı çok üzülmüşlerdi. Yani bir kardeşimiz “geri dön” dese de geriye dönsek ve meşhur Ayet-i Kerimenin gereğini yerine getirmiş olsak diye çok fırsat kullanmışlar.
Bu fırsatın doğmaması sebebiyle Ayet-i Kerimeyi uygulamaya imkân bulamadıklarından dolayı çok hayıflanmaktan kendilerini alamamışlardır. Onların İslam'ın ruhuna ve hakikatine o derece sahip çıkmaları onlara büyük çapta bir vakar, ciddiyet ve muhabbet kazandırmış, düşmanlarının kalbine korku salmıştır.
Bugünün Müslümanları ise ekseriyeti mutlaka itibarıyla İslam'ın şekline sahip çıkmakla getirmiş, özüne ve hakikatine sahip çıkma noktasında yaya kalmıştır. Merhum yazar, aradaki farkı da şöyle bir benzetme ile daha net ve anlaşılır hale getiriyor.
Bir arslanın hakikatiyle onun resmi, maketi ve heykeli arasında ne kadar fark varsa, ilk asır Müslümanları ile günümüz Müslümanları arasındaki fark da o kadar derindir. İşte bugünün Müslümanlarının çoklukları ile beraber mahkûm vaziyette olmalarının gerçek sebebi budur. Şu Hadis-i Şerif bu durumu çok güzel ifade etmektedir.
Buyuruyor ki Aleyhisselatu vesselam: “Oburların yemek kabına saldırmaları gibi yakında milletler size saldıracaklar.” Oradakilerden biri “O gün sayıca az olduğumuzdan mı?” diye sordu. Rasulullah “Aksine o gün sayıca çok olacaksınız. Lakin selin sürüklediği çerçöp mesabesinde olacaksınız. Bu yüzden Allah (c.c) düşmanlarınızın kalbinden heybetinizi söküp alacak ve kalbinizi vehn saracaktır.” buyurdu. Oradakilerden biri “Vehn nedir? Ya Resulullah!” diye sordu. Rasulullah “Dünyayı sevmek, ölümden hoşlanmamaktır.” buyurdu.
Evet, günümüzde özden ziyade şekle yoğunlaşmak ön planda. Ancak şu var ki şekilden ruha intikal daha çabuk ve kolay olur. Bu itibarla şekli muhafaza etmenin önemini de göz ardı etmemek gerekir. Esasen ruh ve beden, beden ve ruh birbirini tamamladığı gibi, İslam'ın zahiri ile bâtını, şekliyle ruhu ve hakikati de birbirinden ayrılması mümkün olmayan bir bütünün iki boyutunu teşkil ederler.
Ancak şekilde kalıp asıl matlub olan öze ve hakikate duyarsız kalmak, gözetilen nihai hedefe ulaşmada asla yeterli olmaz. Onun için şekli, şeklin içerdiği hakaika ulaşmak için vasıta olarak görmeli, her fırsatta hakikat nurlarıyla buluşmanın çaresine bakmak gerekmektedir. (Devamı pazartesi…)