Tarım sektörü, ülkemizde Kovid-19 pandemisinin başladığı Mart ayından bu yana hiç olmadığı kadar konu edilmeye devam ediliyor. Bunun sebebi, koronavirüs salgınıyla birlikte özellikle televizyon ve gazetelerde gıda krizinin geleceğinden bahsedilmesi ve bir karış toprağın boş bırakılmaması gerektiğinin dillendirilmesidir.
Bunları yapanlar farklı alanlarda uzmanlaşmış bilim adamları, konuşmacılar ve benzeri yazarlardı. Tarım Bakanımız da benzer açıklamalar yaptı. Aslında tarımın önemini ortaya koymak adına iyi de ettiler. Tarıma mercek tuttular, öne çıkmasına vesile oldular. Topraklarımız ciddi bir hücum altında.
Doktor, avukat, öğretmen, ev hanımı, akademisyen, sanayici, tekstilci gibi birçok alandan binlerce vatandaşımız tarıma giriyor. Bazısı seracılığa başlıyor, bazısı avokado üretiyor, bazısının tercihi nar. Barbunya yetiştiren de var arpa üreten de. Ancak önlem alınmadan kontrolsüzce tarıma giriş-çıkışlar devam ederse zarar gören yine tarım olacaktır.
Aslında tarım sektörü önemini hep korudu, koruyor ve koruyacak da. Tarım sektörünü yeni keşfediyor gibi davranmayalım. Hep stratejikti ve öyle de kalacak.
Tarımın önemi bilinmesine rağmen, mevcut sorunlarını kökünden çözmek yerine geçici önlemlere başvurduk. Bazı sorunlar birbirine girdi, sektörü daha da zorlaştırdı. Kovid salgını bir fırsat olur mu, sektör ön plana çıkmışken sorunlarına daha ciddi yaklaşılır mı diye bekliyoruz. İnşallah tarımımız yine yalnız kalmaz.
Tarımdan vazgeçemeyiz. Kendi içinde her alanda araştırmalara devam etmeliyiz. Tarımda üretim arttırılmalıdır. Üretim çeşitlendirilmelidir. İlgili kanunlar, yönetmelikler, hukuki süreçleri yeniden ele alınmalıdır. Reçete yönetmeliğinden bayi açılmasına, tarımsal girdilerin ruhsatlandırılmasından satış koşullarına, yerli girdilere izin verilmesine kadar birçok konu yeniden masaya yatırılmalıdır. Sektörün aktörleri mutlaka dinlenmelidir.
Pandemi başlangıcından bu yana %4 büyüme ile küçülmeyen tek sektör tarımdır. Eğer eksiklikleri giderilebilirse ülkemize katkısı çok daha fazla olacaktır.
Tarım sektöründe bir büyüme var olmasına karşın, üretime başlayanlar arasında hatırı sayılır miktarda iyi para kazanabilirim düşüncesine sahip olanlar var. Üretim varsa para kazanmak da illaki olacaktır. Eğer yetiştiriciliğin gereği koşullar sağlanamazsa veya yanlış tercihler ile kazanmak kadar kaybetmek de vardır. Fakat tarımın işleyişi marketlerde, alışveriş merkezlerinde eleman olarak girip çıkmak veya işe almak-çıkarmak gibi değildir.
Her işte olduğu gibi tarımı da bilmek gerekiyor. Çiftçilerin yaptığı işler dışarıdan kolay görünmesin. Çiftçilikten kolay para kazanılmıyor. Eğer basite indirgenirse yatırılan paraların heba olması içten bile değildir.
Bireysel anlamda, küçük alanlarda büyük hayaller kuranların kaybı, az maddi kayıp ve hayal kırıklığı olur. Ev, toprak, arsa, araba satarak yatırım yapanların kaybedecekleri daha fazla olacaktır. Eğer büyük krediler ve büyük beklentilerle üretim yapacağız diye uzmanları ile istişare etmeden sektöre girenler olursa, çok daha büyük kayıplar olacaktır.
Harman Time Dergisi’nin sahibi Sayın Arif Temiz’in facebook hesabından yaptığı paylaşımı, sizlere özet olarak aktarmak istiyorum:
“Tarımın mutfağını bilmeyen yüzlerce belki binlerce insan tarıma girme kararı aldı. Kiminin parası vardı yatırdı. Kimi evini, arabasını sattı tarıma girdi. Herkes ne olursa olsun para kazanırım hayaline kapıldı. Dolayısı ile ehil ellerde olması gereken topraklar bilmeyenlerin eline düştü. Genelleme yapmak istemiyorum ama bu insanların birçoğu tarım konusunda bilinçsiz. Bilmiyorlar ama öğrenebilirler. Lakin tarım öğrenilmeden ve tecrübe edilmeden yatırım yapılacak bir sektör değil. Umudum hepsinin başarılı olması ama pek öyle olmayacak. Tarıma girenlerin birçoğu parasını heba edecek. Bilinçsiz ve yanlış ürün desenine heveslenecek ve hüsrana uğrayacak. Topraklar kirlenecek, bilinçsiz sondajlarla taban suları düşecek. Milli ekonomiye zararı büyük olacak. Onun için tarımın ehil ellere emanet edilmesi gerekiyor. En az üç yıl tarımla uğraşmayan kimseye tarım arazisi ne satılmalı ne de kiralanmalıdır. Yani parası olan herkes tarıma girmemelidir. Tarım, evde kahveni yudumlarken yapılacak bir iş değildir. Alın terinin toprağa düşmesi gerekir. Çocuğunu bazen serada bazen tarlada uyutursun. Sabahın beşinde kalkıp traktör römorkunda tarlaya gidersin, eğer gidebilirsen. En modern tarımda bile insanoğlu ter döküyor. Bu işler o kadar kolay değil…”