Halil Demir

Halil Demir


Üç günlük tarım izlenimleri

27 Ağustos 2020 - 00:02

 
Bayramdan önce Antalya’nın bunaltıcı sıcağından çıkıp, biraz nefes almak ve biraz da gezip görmek için yayla bölgelerinden sahile doğru geçiş yaptım. Bu üç günlük kısa gezinti süresince tarımımızla ilgili aldığım kısa notları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Geçiş güzergahımızın ilk durağı olan Korkuteli’nin Mamatlar Köyünde tarımsal faaliyetler yoğun şekilde sürdürülüyor. Her geçen gün yeni yapılan sera alanları dikkat çekiyor. Önceleri sadece domates üretilirken, artık hıyar üretimi de yaygınlaşmaya başlamış. Açık alanda kabak, biber, lahana, kereviz gibi sebzelerin üretimi de oldukça yaygın.
Ekinler biçilmeye başlamış. Araziler küçük olunca eski biçerdöverler kullanılıyor. Buğday ve arpa tarlalarında sulama sadece yağmur suyunu bağlı. Bahar aylarında yeterli yağmur yağarsa, dane ve saman verimi yüksek oluyor. Bu yıl ise buğday ve arpalar kısa kalmış. Ekinler acaba sulanamaz mı?
Güzergahımız içerisinde bulunan Güzeloba, Kayabaşı, Çıvgalar, Küçüklü, Çaltılar gibi köylerde ve Çavdır (Burdur)’ın Söğüt kasabasında da durum aynı. Ziyaret etme şansı bulduğum Elmalı’nın Sarılar, Tekke, Zümrütova köyleri de aynı. Ekin alanlarında genellikle sulama yapılmıyor. Serada ve açıkta sebze üretiminde sulama, açtırılan su kuyularından yapılıyor.
Meyve bahçelerinde damla sulama sistemine geçilmiş olması ise sevindirici. Su kaynaklarının etkili kullanılması bakımından bu çok önemli. Elma bahçeleri yeni çeşitlerle tesis ediliyor. Sulama sistemi, sera teknolojileri, yeni çeşitlerin kullanılması gibi faktörler tarımdaki modernleşmenin yavaş da olsa devam ettiğini gösteriyor.
Yayla köylerinde sera alanlarının her geçen yıl hızla artması dikkat çekiyor. Daha önceki yazılarımda “Yayla Bölgelerinde Seracılık Artmaya Devam Etmeli mi?” diye sorgulamıştım. Bunun sebeplerinden birisi, elde edilen ürünlerin yeterli miktarda pazarlanamaması. Bu durum, üretici fiyatlarına doğrudan yansıyor. Bu yıl hıyarda ve domateste bunu bariz şekilde görüyoruz.
Serada bin bir emekle üretilen hıyarlar 60-80 kuruş arasında satılıyor. Bu fiyatlar çiftçiyi kazandırmaz. Domates fiyatları ise 1-1,5 TL arasında. Bu da üretici ifadesiyle “işte ancak kazandırır” şeklinde. Bu arada bir elma üreticisi bu yıl bir kg elmanın maliyetinin 1 TL olduğunu söyledi. Kazanması için olması gereken fiyatı düşünelim…
Her uğradığım yayla köyü cıvıl cıvıldı. Korona tedbirlerine uyulmaması ayrı bir sorun… Ancak üreticilerin tarlada, bahçede, serada yoğun şekilde çalışması sevindirici. Topraklarımızın, üretimde değerlendirilerek ülke ekonomisine katkı sağlaması gerekiyor.
Yayla bölgelerindeki üretimi görünce, fakültelerimizdeki staj yapmak isteyen öğrencilerimizi hatırlatmak isterim. Malum, talep eden bir kısım öğrencilerimize, bir şirkette staj yapması adına, ilçe tarım müdürlüklerinde staj yapmasına izin verilmiyor. Halbuki buralarda tarımın her alanında yoğun bir faaliyet sürdürülüyor. Bazı şirketlerde yapılan stajların da sorgulanması gerekiyor…
Yayla köylerinde yazın yoğunlaşan üretim için sağlanan girdilerin temin edildiği yerlere de dikkat çekelim. Nüfus yoğunluğu fazla olan yerlerde ziraat ilaç ve gübre bayileri var. Ancak bazı köylerde bu ihtiyaçlar, profesyonel olmayan satış yerlerinden sağlanıyor. Beraberinde gelmesi muhtemel sorunları yetkililere bırakalım… Kaliteli girdi, kaliteli ürün demektir, bunu da unutmayalım.
Yine sulama suyu sondajlarına dikkat çekmek istiyorum. Sadece bu bölgelerde değil, ülkemizin her yerinde izinsiz sondajlara devam ediliyor. Bu sondajların bir kısmını uzmanları yapmıyor. Bazılarının kuyuya saldıkları malzemeler parçalanmış, bazıları ise baştan sorunlu. Zaman geçtikçe su seviyesinin düşmesiyle daha derine iniliyor. Bu da yeraltı sularını daha derine kaçırıyor.
Son olarak sahil kesiminde, Finike’de ziyaret ettiğim zirai ilaç ve gübre bayilerinin dile getirdiği bir soruna değinmek istiyorum.
Bayiler için pestisit satışlarının çıkışının yapıldığı bir program var. Bir de gübre satışları için kullanılan bir program. Bir de e-fatura uygulaması var. Bu üçlü sistemin, çalışan mühendis veya teknikerler tarafından alış veriş sırasında kullanılması isteniyor. Bir de Bitki Koruma Ürünlerinin Reçeteli Satışına yönelik yönetmeliğin uygulanması gerekiyor.
Zirai İlaç, Gübre ve Tohum Bayilerinin şuan yaşadıkları bu sorunu başka bir yazıda ele alacağım. Şimdilik şu soruyu yöneltmek istiyorum:
Bitki koruma ürünlerinin reçeteli satışıyla ilgili sorunların çözüldüğünü varsaymaya devam edecek miyiz?
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum