İçinde yaşadığımız 21.Yüzyılda bütün insanlığa yakışmayan olgulardan birisi de açlıktır. Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan ve 2018 sonlarına doğru açıklanan rapora göre Dünya’da yaklaşık 820-830 milyon kişi açlık çekiyor. Şimdilerde bu rakamın daha yükselmiş olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Bu rakamlar üzerine BM Dünya Gıda Programı (WFP) Direktörü David Beasley, “Bu mesaj dünyada korku yaratmalı.” diyor ve 2030 yılına kadar açlığa son verilmesinin hedeflendiğini, son gelişmelere göre ise bu hedefe ulaşmanın gerçekçi olmadığını vurguluyor.
Açlık ve yetersiz beslenme denilince ilk olarak Afrika kıtası akla geliyor. Kıta genelinde yaşananlara bakıldığında ise BM ve Dünya Sağlık Örgütü gibi kurumların söylemlerinin boş olduğunu anlayabiliyoruz. Ayrıca açlık ve yetersiz beslenme sadece Afrika kıtasında değil, diğer ülkelerin kendi vatandaşları arasında da var. Yeterli gıdaya ulaşanlar kadar şanslı olmayanlar da var.
Diğer ülkeler bir tarafa, ihtiyacı olanlar da düşünüldüğünde, Türkiye’de gıda israfını görmezden gelmemiz mümkün değil. Bir tarafta bulduğu gıdayı israf edenler, bir tarafta bulamayanlar…
Basit önlemlerle baş edebileceğimiz bu israfın ekonomik boyutu da başka önemli bir mesele. Örneğin, Türkiye Ekmek Üreticileri Federasyonu tarafından bir yılda yaklaşık 4,5 milyar ekmeğin çöpe gittiği söyleniyor. Toprak Mahsulleri Ofisi’nin yaptığı başka bir araştırmaya göre ise günlük 5 milyon ekmek israf ediliyor.
Gıda israfına; meyve, sebze ve tarla ürünlerinin hasadı sırasında, depolamada, market ve tezgahlardaki kayıpları da ilave etmek gerekiyor. Restoranlarda veya oralardan istenilen fazla siparişleri de unutmayalım.
İsrafı önlemek çok basit. Tüketebileceğimiz kadar ekmek alacağız, sipariş vereceğiz. Hasatta, depolamada, pazarlamada ve diğer alanlardaki kayıplara teknolojiyi de kullanarak önlemler alacağız. Ve bunları yeniden ekonomiye kazandırmaya çalışacağız. Ve daha da önemlisi, israf yerine ihtiyacı olanlarla paylaşacağız.
Ekonomik olarak azımsanmayacak katkıları olacağını birkaç örnek üzerinden hatırlatabiliriz. Örneğin, örtüaltı tarım alanlarından ortaya çıkan atıklar… Ülkemizde 790 bin dekar örtüaltı alanı var ve bunun 454 bin dekarını seralar oluşturuyor.
Seracılığın başkenti Antalya’da bu atıklar ciddi çevre sorunlarını ortaya çıkarıyor. Sadece seracılık için dekara 8 ton atık üzerinden hesaplama yapıldığında 3,6 milyon ton atık ortaya çıkıyor. Diğer örtüaltı alanlarıyla beraber bu rakam 5 milyon tona yaklaşıyor. Çevre kirliliğine neden olan bu atıkların geri dönüşümünün sağlanması gerekiyor. Bu atıkları kompost üretiminde, solucan gübresi eldesinde, biogaz tesisinde, katı yakacak vb. şeklinde değerlendirmek mümkün.
Atıklar da sadece bunlarla sınırlı değil. 1 ton atık kağıdı geri kazandığımızda 17 ağacın kesilmesini önlüyoruz. Metal ve plastiklerin geri kazanılması ile %95 enerji tasarrufu sağlanıyor. Geriye kazanılan atık camın bir tonu için 100 litre petrolden tasarruf sağlanabiliyor.
Konunun en önemli yönü ise sağlık üzerine olan etkisi. Atıkların çevreye bırakılmasının önüne geçerek, yer üstü ve yeraltı su kaynaklarının kirlenmesinin ve dolayısıyla insan ve hayvan sağlığının daha güvenli olmasını sağlarız.
İsraflara, üretimden kaynaklı atıklara, çevreye bırakılan çöplere ve bunların ekonomiye yeniden kazandırılmasına kadar yapılması gerek tek şey duyarlılık… İyi bir insan olarak duyarlılığımızı çalıştırmalıyız.
Atık yönetimi konusunda son yıllarda önemli işler yapıldığının altını çizmek gerekiyor. Ve bunları yapanlara da destek olunmalıdır.
Özellikle geleceği emanet edeceğimiz gençlerin bu konuda neler yapacağı çok önemli. Bunun yolu, ilkokuldan üniversiteye kadar eğitim kurumlarımızdaki çocuklarımızın kazanacağı duyarlılıktan geçiyor.
Ülke sathına yayılan Sıfır Atık Hareketi’ne 80 bine yaklaşan öğrencisiyle katılan Akdeniz Üniversitesi iyi bir örnek oluşturdu. Sıfır Atık Topluluğu, Doç.Dr. Betül Ünal Koordinatörlüğünde önemli farkındalıklara imza attı. Mezuniyet sonrasında meslek yaşamlarına atılacak olan gençlerin bu duyarlılıkları kazanması büyük önem taşıyor.
Lütfen geleceğimiz için sıfır atık konusunu boş geçmeyelim.