1849 ve 1905 yılları arasında ilk olarak yahudilerin ve hristiyanların da cennete gireceğini savunan Muhammed Abduh'u da hatırlamak gerekir. 1872 de Cemaleddin Efgani ile tanışıp etkilenerek onun talebesi olan Abduh'un gösterdiği faliyetlerden, akıl hocası olan Efgani'den geri kalmadığını görüyoruz.
1884 de aşıklar kenti olan pariste bir araya gelen bu ikilinin ''urvetül vüskâ'' isimli neşrettikleri dergi, muhabbetlerinin ulaştığı son noktayı göstermektedir.
Ve bu ikilinin dergilerinde tanıttığı öyle bir zat vardıki oda 1865 ve 1935 yılları arasında yaşamış olan Muhammed Reşit Rıza'dan başkası değildir.
Sûfiler'i ve tarikatleri eleştiren ve Mevdûdi ile seyyid kutub'un, din devleti düşüncelerinden etkilendikleri Reşit rıza ömrünün sonlarında Abdülvahhab'a yakınlığı ile nitelenen bir zatdır.
İbn-i suud'u görmek için çıktığı yolculuğun dönüşünde süveyş ile kahire arasında vefat etmiştir.
Diğerleri gibi bu zatında kimlerin ekmeğine yağ sürdüğünü anlamak için, Osmanlıdan bağımsız bir arab devleti kurma amacı güden, kurduğu ''lâ merkeziyye-i osmaniyye'' isimli örgüte bakmak lazımdır.
1903 ve 1979 yılları arasında yaşayan Ebû l-A'la el- Mevdûdi'yi anlamak için çaba sarfetmeye hiç gerek yoktur. Zira Necib Fazıl'ın şu sözleri gayet açıktır;
''Mevdûdi islamda ihya hareketleri isimli eseriyle islamda imha hareketinin temsilcilerinden biri. İşi gücü ehl-i sünnet büyüklerine çatmaktır. Efgani ve Abduh'a hayran, İbn-i Teymiyye'ye ise kara sevdalı. Sapık fikirlerin sapık ihtilalcisi olarak defalarca hapsi boyladı. Derken vahhabilik dünyasına kapılandı. Medinedeki vahhabi üniversitesi istişare heyetine aza seçildi. Oradada dikiş tutturamadı ve vahhabilere bile giran (ağır) gelen fikirleri yüzünden mahkeme edildi'' (4)
İsimleri zikredilen zevât'ın, dünyanın her tarafında olduğu gibi türkiyedede takipçileri ve hayranları çoktur. Fakat bu zatların bile eline su dökemeyeceği birisi vardırki oda, babası kıymetli bir alim olan merhum Sadreddin Yüksel tarafından mürted olarak ilan edilen Edip Yükseldir.
Bu ve benzeri insanlar bulunduğu müddetçe islam düşmanlarının müslümanlarla uğraşmasına gerek kalmamıştır.
Zira bunlar islam'a karşı farklı bir islam yorumuyla ümmeti bölüp parçalama faliyetlerine ara vermeden devam etmektedirler.
Kendilerine selefi adını veren vahhabileri ve onların hiç sevmediği şiileri bu millet artık tanıdı. Fakat ''sadece Kuran'' sloganıyla bu milletin kafasını karıştıranlara verilecek en güzel ders, Efendi hazretlerimizin buyurduğu gibi her mahalleye bir erkek, birde kız medresesi açmakla olacaktır. Çünkü ehl-i sünnet itikadının öğretildiği medreselerin sayıları çoğaldıkça bunların sayısıda azalacaktır.
Yani islam'a karşı farklı bir islam yorumu yapılmaması için, islam'ın doğru öğretilmesi şarttır. Bunun yoluda medrese tedrisinden geçer. Vesselam.
KAYNAKÇA
1- İbn-i Ebî Asım sh: 87, Siracülmüttekin 2/14
2- Fazlurrahman islam trc: Mehmed Aydın, Mehmed Dağ. Ankara 2004 sh:57
3- Buhari Enbiya 50, Tirmizi ilim 13
4- Necib Fazıl Kısakürek Doğru yolun sapık kolları sh: 155