Ali Haydar ÇETİNTÜRK

Ali Haydar ÇETİNTÜRK


İSLAM TOPLUMUNDA KADININ YERİ (2)

02 Temmuz 2016 - 00:01

    Sevgi ve saygının hakim olduğu bir ev, küçükte olsa dar gelmez insana. Allahın (cc) vermediği şeylerin, hak zannıyla birilerine verilmesi, aslı toprak olan insanın fazla sulanıp çamurlaşmasına sebeb olur.
     Evinin ve ailesinin işleriyle meşgul olduğu için kadının cuma namazına gitmesinde zorluk olduğu aşikardır. (11) Bundan dolayı cumanın kadınlara farz olmadığını haber veren hadis-i şerif, (12) kadını ait olduğu yerlerden alıkoyan bir anlayışı temsil etmeyip, bilakis kadını korumayı amaçlayan bir zihniyetin eseridir.
     Müftü olabildiği halde kadı (ceza hakimi) olamaması kadının fıtratıyla alakalı bir şeydir. İki kadının tek erkek şahit yerine kâim olmasıda aynı sebebden dolayıdır. Fakat iki kadının şahitliği yine şahitliktir. Tıpkı seferde kılınan 2 rekat'ın 4 rekat yerine kaim olup, su olmayan yerde teyemmümün yani 2 uzvu mesh etmenin abdest te 4 uzvu yıkama yerine kâim olduğu gibi. Bu mesele kadını yerip, basitleştirmez. Zira hiç bir meselede tek erkeğin şahitliği mevzubahis olmadığı halde, (13) kadının şahitliğinin asıl olduğu (doğum,bekaret ve kadınlara ait) meselelerde tek bir kadının şahitliğinin geçerli olduğunu görüyoruz.
     Karşılıklı huzur, sükun, sevgi ve rahmetin kaynağını oluşturan ailenin (14) kurulması, toplumu temsil eden şahitler huzurunda yapıldığı gibi, fesh'i de o aileyi toplumda temsil eden erkek tarafından gerçekleştirilir. Nikah bağının erkeğin elinde olması, (15) talak ayetlerinde boşama fiilinin daima erkeğe izâfe edilmesi, (16) kocanın gardiyan, kadınında mahkum olduğu anlamına gelmez. Zira fıkıh kitablarında  hukuk tabiriyle 'Muhâlaa' ve 'Hul' bahsi, kadının boşanmasını anlatan müstakil bir konu başlığıdır.
     Sabit bin Kays'ın hanımının Efendimize (sav) gelip, "kocamı sevemedim" demesi, Peygamberimizinde (sav) Sabit bin Kays'a "(mehir olarak verdiğin) bahçeyi kabul et ve onu boşa" diye emretmesi, (17) kadınında şerî şartlara göre boşayabileceğinin delillerindendir.
HATİME
     Usûlü fıkıhı gözardı edemeyiz. fakat birde usûlü fetva vardır. Şifa binti abdillah ve Semra binti Nüheykil Esediyye nin medine pazarında murâkıb olmalarının usul yönündenmi yoksa fetva yönündenmi ele alınması gerektiğine bırakalım fakihler karar versin. Çünkü içinde bulunduğumuz zaman asr-ı sâdet değil, günümüzün semralarıda Semra binti Nüheykil Esediyye değildir.
     Kadını açarak toplumda ona yer açanlar, mahşerde kaçanlar safında yer alacaklar.
     Feministlerin gazıyla çalışan ve cenaze namazlarında erkeklerin safına park eden ve cenazeyi alkışlarla uğurlayan rolantisi yüksek bayanlara bir sözüm olacak; Madem bu kadar erkeklerle omuz omuza saf tutmaya meraklısınız, oldu olacak bari tabutu da yükleniverin. Bu yetmez, madem hayatın her safhasında bulunmayı arzuluyorsunuz, lütfen cenazeyide indiriverin kabire bizahmet! Şayet biz bunları yapamayız diyorsanız, bunu anlamak bizim için çok normal fakat sizin için acizlik ifadesinden başka bir şey değildir.
     Lütfen bırakın kabiri erkekler kazsın. Sizler bulunduğunuz yeri muhafaza ederseniz Rasulullahın (sav), kocasının malını ve namusunu muhafaza ettiğini söyleyen kadının sözlerine karşılık "bu kadının sözünden daha güzel söz işittinizmi"(18) dediği Esma binti Yezid ile, Rabbimizin "Ey Peygambere inanan kadınlar" (19) diyerek hitab ettiği Peygambere (sav) biat eden kadınlarla beraber haşrolursunuz.
     Sizler, erkeklerin, uğrunda canlarını verecek kadar kendilerine düşkün olduğu varlıklarsınız.
     Kutsal rüzgar manasına gelen, Japon intihar uçakları, Kamikazelerin ekser pilotlarının ikinci dünya savaşında ölüme uçmadan evvel söylediği son sözlerin, eşlerini kastederek 'senin için ölüme gidiyorum' demeleri tarihi bir gerçekten öte, kameralar önünde kaydedilmiş birer hakikattır.
     Bu makaleyi hoş sözlerle bitirmeyi arzulardım fakat, Kamikazelere rağmen, Hera, Venüs, Artemis ve Afrodit'e özenmeye devam edecekseniz ateşiniz bol olsun. Vesselam.
      

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum