Her nimet, bir külfetin karşılığıdır. (2) Eğer süt anneler sizin için emzirirlerse onlara ücretlerini ödeyin. (3) (Evlendiğiniz) kadınlara mehirlerini cömertce / efendicesine / takdir edilen bir pay olarak verin. (4) gibi ayetlerden, kadının kocasından ayrı malı olabileceğini anlıyoruz.
Ekonomik yönden; alım, satım, hibe, şufa', icar, kira, iâre, kefalet, vekalet, şirket, rehin, kısmet, dava, ikrar, sulh, vasiyet, yemin, gasp ve çalma gibi konularda erkeklerle aynı durumda olan kadınların, farklı yerlerde, farklı hükümlere tabi olduğunu görüyoruz.
Mesela Nüfeyl kızı Ümmü Varaka (ra) ''Ey Allahın rasulü izin ver bende seninle beraber savaşa katılayım. Yaralılarınızı tedavi eder, hastalarınıza bakarım. Umulurki Allah (cc) bana şehitlik nasib eder'' deyince, Efendimiz (sav) ''Sen evinde kal Allah (cc) sana şehitlik verir'' (5) buyurarak kadının yerinin cephe olmadığını bizlere haber vermiştir.
Ayrıca, ''İşlerini kadının idaresine bırakan bir kavim (millet) felah bulmaz'' (6) buyurarak kadınları baş yapıp kendisi kuyruk olan milletlerin akıbetini mucizevi olarak bizlere haber vermiştir. Zira bu hadis-i şerifin sebebi vurudunu teşkil eden Kisranın kadın hükümdarı ile kavminin perişanlığı, tarihin şahit olduğu olaylardan sadece birisidir.
Nimet ve külfet meselesine dönecek olursak; ana - babasına, gerektiğinde kız kardeşine bakma yükümlülüğü bulunan ve cihad ta aktif rol alan erkek ile, babasına, kocasına, evladına mirasçı olup, kocasından mehir alan ve şeran evinin hanımı olmakla mükellef olan kadına verilen aynı nimet, hak taksimi değil, halk taksimidir.
Nasreddin Hocanın sokakta oynayan çocuklara aşıklar'ı (kemik misketleri) taksim ederken, 'Hak taksimimi olsun, yoksa halk taksimimi?' diye sorduğunda çocukların 'Hak taksimi olsun' dedikten sonra hocanın kimisine az verip, bazısınada çok verdiğini gören çocuklar, 'bu nasıl Hak taksimi hocam' dediklerinde Nasreddin hocanın şu sözü çok manidardır; 'Hak taksimi böyle olur. Allah (cc) kimisine az, bazısınada çok verir' bu ise adaletsizlil değil bilakis bir hikmet gereğidir.
Kulluk pâyesinde eşit olan kadın ve erkeğin, birçok yönden artılarının ve eksilerinin olmasıda bir hikmet gereğidir. Nisa sûresi 1. ayetinde ( و خلق منها زوجها) lafızlarının tefsiri sadedinde Efendimizin (sav)خلقت المرأة من الضلع kadın (Havva ra), erkeğin (Ademin as) kaburga kemiğinden yaratıldı (7) sözünü kadına hakaret zannedenler, Hz. Ademin (as) topraktan yaratıldığını unutmasınlar. Bu ise bir durumtesbiti olup, kadını aşağılamak değildir. Çünkü ırklardan ve milletlerden meydana gelen toplumları ifade eden ümmet ( امة) kelimesi, anne manasına gelen üm (ام) kelimesinden müştaktır. tıpkı evlatların analarından müştak olup, doğdukları gibi.
Ahzab sûresinin 35. ayet-i kerimesi, mükafat hususunda kadın ve erkeğin eşitliğine vurgu yaparken, 58. ayet-i kerimeside, eziyete uğramış inanan erkeklerle, inanan kadınlara karşı mücrimlerin (suçluların) açık bir günah yüklendiklerini bildirerek, saygı görme hususunda erkeklerin ve kadınların müsavi olduğunu haber vermiştir.
''Sizin en hayırlınız, kadınlarına karşı en hayırlı olandır (8), Cennet anaların ayağı altındadır (9), Kadınlara karşı hep hayır tavsiye edin. Zira onlar sizin yanınızda birer emanettir (10)" diyen bir Peygamberin (sav) kadınlara davranış tarzı, islam toplumu için örnek alınması gereken bir durumdur.