Günlerce kar yiyen müslümanlar, ermeni komşuları tarafından tuzağa düşürüldüklerinde kafa derileri yüzülüp, gözleri oyulup,hamile kadınların karınları deşilip, soğuktan ellerini ve ayaklarını kaybettikleri zaman bedenleri ağır yaralanmış 488 kişi ile beraber yürekleride yaralanmış olanlar, hınzırdan post, gavurdan da dost olmayacağını yaşayarak tecrübe etmişlerdi.
Azerilerin suçu sadece türk olmak değil aynı zamanda müslüman da olmaktı. Zira ermeni david hardiyan " Haç uğrunda " adlı kitabında şunları anlatıyordu; " Mart'ın ikisiydi, cesetleri yakmakla görevli olan gafan gurubu ikibine yakın türkün cesedini hocalının bir km. uzağında yaktı. Son kamyonda kafasından ve kollarından yaralanmış on yaşlarında bir kız çocuğu vardı. Dikkatlice baktığımda nefes aldığını gördüm. Ağır yaralanmıştı. Soğuk ve açlığa meydan okuyan kız hala hayattaydı. ölüme meydan okuyan bu kızın gözlerini asla unutmam.
Sonra tigiranyan isimli bir asker onu kulaklarından tutup cesetlerin içine attı. Daha sonrada cesetleri yaktı. Ateşten ağlama, imdat ve feryat sesleri yükseliyordu."
Yurtlarını terketmek zorunda kalan 1 milyon azeriye karşı dünya üç maymunu oynamaya devam etti. Bu anlattıklarımız, yaşanmamış hikayeler değil, vesikalarıyla sabit olan gerçeklerin ta kendisidir. Fakat arab baharını kışa çevirenlerin bunu anlamalarını beklemek saflıktan başka birşey değildir.
Her dâim ermenilerin yanında olan fransızların 1954 ile 1962 yılları arasında cezayirde uyguladıkları en az bir buçuk milyon insanın hayatına mâlolan soykırımını unutmadığımız gibi binlerce ermeni isyancının fransız üniformasıyla çukurovada ve silifkede osmanlılara karşı savaştıklarınıda unutmamak ve unutturmamak lazımdır.
Erzurumda 10 bin, sarıkamışta 9 bin, karsta 25 bin, nahçıvanda 70 binden fazla müslümanın katledildiği o zaman diliminde, resmi arşiv belgelerine göre 1. dünya savaşı sonrası toplam 529 bin müslüman (türk, kürt, çerkez, laz) ın ermenilerce katledildiği sabit olup, bunlar isim ve köyleriyle bir bir sayılıp tesbit edilmişlerdir.
Tabiki bütün bunların bir sebebi vardı. Ermeniler isyan etmeden evvel en sadık millet olarak bilinirdi. Öyleki, rumlar osmanlılara yakın olan ermenilerden nefret ederlerdi. Fakat rusya, fransa ve ingilterenin birdenbire ermenilerle ilgilenmesi sonucu, sadık olan bu millet hain bir millet haline dönüşüverdi.
Misyoner faliyetlerle sadakati nefrete dönüştürüp, hınçak ve taşnak liderlerin teşvikiyle ermeni devleti kutmak için trabzon, sivas, erzurum, bitlis ve vanda ermeni isyanları başladı.
Avrupalılara göre türklerin katledilmesinin bir anlamı yoktu, fakat onlar için önemli olan ermenilerin öldürülmesiydi ki bu ölümleri gerçekleştirmek için silahlı kürt aşiretlerinin savunmasız köylerine saldırarak misilleme yapılmasını beklediler. Ve nihayet misilleme yapıldığında da batılı basın osmanlıyı acımasız bir katil olarak göstermeye başladı. Devam edecek...