...قل لا أسألكم عليه اجرا الالمودة في لقربي... Deki, ben bu ( islamın size ulaşması ) na (dair sarfettiğim gayrete ) karşılık sizden yakınlar (ım) hakkında sevgiden başka hiçbir ücret (menfaat) istemiyorum... (1)
Ehl-i beyt sevgisinin lüzûmunu kitab-ı kerimine koyan Rabbimize hamdü senadan ve Efendimiz (sav) me ve sevmekle memur olduğumuz ehl-i beytine, birde ashabına salâtu selamdan sonra malum olaki, ehl-i beyt sıradan kimseler değildir. Şayet öyle olsaydı Allah (cc) tarafından sevgiye layık görülmezlerdi.
Haşa, ehl-i beyti sevemeyenler, şûra suresinin 23. ayetinde haber verilen nübüvvetin ücretini ödemeyenler gibidir.
Ehl-i beytin kimler olduğu meselesine gelince, velâyet meselesinde olduğu gibi, bu meseleninde umum ve husûsu vardır. Mesela; سلمان مني '' Selman bendendir '' sözü, hz. Selman'ı şûra suresinin 23. ayetine dahil etmez.
Efendimiz (sav) min hanımları, Rasulullahın (sav) ehl-i beyti (ev halkı) olmakla beraber, İbn-i Abbasdan (ra) gelen bir rivayete göre, Efendimize (sav); '' ya Rasulallah (sav) sevmemiz vacib olan bu yakınlarınız kimlerdir? '' diye sorulduğunda, Efendimiz (sav) '' Ali (ra), Fatıma (ra), ve onların çocukları Hasan (ra) ve Hüseyin (ra) '' (2) diye cevap vermesi, yukarıdaki ayet-i kerimenin anlaşılması için açılmış bir penceredir.
Necran hristiyanlarının İslam'ı kabul etmeyip, Rasulullaha (sav) '' sizin sözleriniz bizi ikna etmiyor '' demeleri üzerine nazil olan âl-i imran suresinin 61. ayet-i kerimesi olan mubâhele, mulâane ayetinden sonra lanetleşilecek olan yere Efendimizin (sav), hz. Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin (ra) ile gelmesi ve '' Allahım bunlar benim ehl-i beytimdir '' (3) buyurması, ehl-i beytin kimliği hakkında gayet sarih bir delil olarak karşımızda durmaktadır.
Necran hristiyanlarının mubâheleden korkup, cizye vermeye razı olmalarından sonra Efendimiz (sav) min yünden dokunmuş siyah abasının altına ehl-i beytinden olan bu dört kıymetli zatı alarak şu ayet-i kerimeyi okumasıda gayet manidardır; انما يريد الله ليذهب عنكم الرجس اهل البيت ويطهركم تطهيرا ... Ey (en şerefli hane halkı olan) ehl-i beyt! Allah (cc) sizden ancak o (günah) kiri (ni) gidermek ve sizi (tüm kötülüklerden) tam bir temizlemeyle arındırmak istiyor. (4)
Şair Ferazdak, ehl-i beytden Zeynelâbidin'i tanıtırken şöyle söyler; O öyle bir âiledendirki onları sevmek din, onlara buuz etmet küfürdür. onlara yakınlık kurtuluş ve emniyettir. (5)
Hz. Hatice (ra) 65 yaşında vefat edince Efendimiz (sav) bir müddet evinden çıkamadı. Özellikle başta hz. Fatıma (ra) olmak üzere çocuklara bir annenin lüzumu anlaşıldığında, Rasulullah (sav) çok şişman bir hanım olan hz. Sevde (ra) annemizle evlendiler. Hz. Sevde (ra) Efendimizin (sav) ehli olmuştu. ama Efendimizden (sav) bir parça olmak farklı bir şeydi.
Bundan dolayı Rasulullah (sav) '' Fatıma (ra) benden bir parçadır, onu üzen, benide üzer (6) buyurmuşlardır.
Binaenaleyh hz. Hasan (ra) ve hz. Hüseyin (ra) için '' bunlar benim evladımdır, evladımın çocuklarıdır. Allahım ben onları seviyorum sende sev. Allahım onları sevenleride sev '' (7) diye duâ etmesi, hep o parçaya matuf olan bu manadan dolayıdır.
Ancak şia'nın yaptığı gibi ehl-i beyti el üstünde tutup, o ehli beytden olan Cafer-i Sadık'ın (ra) dedesinin deddesi olan Ebu bekr-i sıddıkı (ra), Hz. Alinin (ra) kızı Ümmü gülsüm'ün (ra) eşi olan hz. Ömeri (ra) ve diğer ashabı telin edip, lanetlemek tarifi mümkün olmayan bir taassub çeşidinden ibarettir.
Zira, Efendimiz (sav) buyurdularki; '' Ehl-i beytim Nuh'un (as) gemisi gibidir. ona binen kurtulur, uzak duran boğulup, helak olur '' (8)
Gemiye binen kurtulur fakat, sağ sağlim karaya ulaşmak isteyenlerin yıldızları takip etmesi lazımdır.zira, yıldızlar kılavuzdur.
'' Ashabım (ra) yıldızlar gibidir. hangisine uyar (tabi olur) sanız hidayete erersiniz. '' (9) hadis-i şerifide, ehl-i beyt gemisine binenlerin, yıldız gibi olan sahabeleri takip etmekten hâli olamayacaklarını haber veren bir vesika olarak karşımıza çıkmaktadır.
Fahruddin-i Razi'nin dediği gibi; bir kimse sağlam bir gemiye biner ve parlak yıldızlarlada yönünü belirlerse hedefine selamet içinde ulaşır. (10)
Bütün yıldızlar yıldız olmada eşittirler, fakat büyüklük ve küçüklük itibariyle farklı oldukları gibi, Sahabe-i kiramda (ra) büyüklük ve küçüklüklerine göre farklılık arzederler. '' Sizden fazilet sahibi olan '' (11) ayet-i kerimesinin muhatabı olan Ebu Bekr-i Sıddık'ın (ra), sıradan bir bedevi ashab ile aynı olduğunu söylemek ilmi bir cinayettir.
Zira, لاتسوا اصحابي فولذي نفسي بيده لو ان احدكم انفق مثل احد ذهبا ما بلغ مد احدهم ولانصفه (متفق عليه) '' Ashabıma sövmeyin. Nefsim kudret elinde olan Allaha (cc) yemin ederimki, sizden biriniz uhud dağı kadar altını Allah (cc) yolunda) infak etse (harcasa) yinede onlardan birinin infak ettiği bir müdd hatta müddün yarısının sevabına bile erişemez '' (12) hadisi şerifi laf olsun daye söylenmiş bir söz değildir. Yani Ashaba hitab eden Rasulullah (sav), Ashabıma sövmeyin buyuruyor. demekki ashab da kendi arasında farklılık arzediyor, tıpkı yıldızların farklı olduğu gibi.
KAYNAKÇA
1- Şûra suresi 23 den
2- Tabarani el- Kebir no: 2641, Heysemi mecmeu'z Zevâid IX, 168
3- Müsned-i Ahmed c: 1 sh: 185
4- Ahzab suresi 33 den
5- Ebû Nua'ym Hilyetül evliya III, 139 İbnu Hacer el- Heytemi es- Sevaikul muh