Fatih'in, İstanbulu fethederken surlara fırlattığı topların sayısını bilemiyoruz ama inanın beyoğlunda sokaklara fırlayan protestocuların sayısının, surları döven "top"lardan daha fazla olduğu kesindir.
Bu kadar insanın bir araya gelebilmesine şaşıranlarada, okullarda aldıkları eğetimide sorgulamalarını tavsiye ediyoruz. Çünkü bir eğitim sisteminin temelinde, ( )
"Haya imandandır" (1) düstûru bulunmuyorsa, 'ağaç yaş iken eğilir' sözündeki 'yaş ağaç' olan ergenlerinde eğiliminin farklı olmasına şaşırmamak gerekir.
Mesele sadece okullarda verilen eğitimde değildir. Şöyleki, Necib Fazıl'ın;
Tohumu saç yeşermezse toprak utansın
Hedefe varmayan mızrak utansın
Hey gidi küheylan koşmana bak sen
Çatlarsan doğuran kısrak utansın.
dizelerinde zikredilen küheylan, yiğittir, kısrak ise kadındır. "Küheylanlar", ergenlik çağında "tay" iken "kısraklar" tarafından beslenir, korunur ve eğitilirler. Binâenaleyh ergenleri "ümmet" haline getiren "ümm" dür, yani anadır. Tıpkı bir Türk atasözünde zikredildiği gibi; "Kadın vardır yiğit doğurur oymağı devlet eder, Kadın vardır it doğurur memlekete dert eder."
Şuda bir gerçekki, turunçgiller soğuk iklimde yetişmezler. Yani ortamın iyi ve müsâid olması lazımdır. Eğitilmemiş insanda toprağın altındaki demir cevheri gibidir. Çıkarılıp işlenmediği müddetçe hiç bir işe yaramaz.
O cevheri işlemekle memur olan tâife ise, insanları kereste gibi görüp, tek tip sopalar halinde yetiştirmeye devam ettikleri müddetçe o sopalardan hissedar olmaya hak kazanacaklardır.
Dünya bir medrese, insanlar ise o medresenin talebeleridir. Doğumu ile o medreseye kaydolup, ölümü ilede diplomasını eline verirler.
Acındırılarak arsız, acıktırılarak da hırsız haline getirilenler, tahsil yerine tahsilatla uğraştıkları için karnelerini dâima zayıflarla dolu olarak bulacaklardır. Unutmayalımki, arkadaşı şeytan olan, kendisini cehenneme hazırlamalıdır.