Ey iman etmiş olan kimseler! Cuma günü o (Cuma) namaz (ı ) için (ezan okunularak) çağrıda bulunulduğu zaman, hemen Allahın (cc) zikri (olan Cuma namazının ikamesi) ne koşun ve alış-veriş (gibi tüm muameleler) i bırakın! İşte size! Bu (,alış-verişin geçici karından)sizin için daha iyidir! Eğer (kalıcı olan hayır ve şerri) bilmekte bulunmuş olsaydınız (,sonsuz ticareti tercih ederdiniz)! (Cuma suresi ayet: 9)
TARİHDEN KESİTLER
Bu makalemizde; 17 şubat 1926 da Osmanlının Mecellesinin yerine kabul edilen İsviçre medeni kanunundan bahsetmeyeceğiz. 3 mart 1926 da ki tevhidi tedrisat kanununun içeriği herkesçe malumdur. 1 kasım 1928 deki harf inkılabını Millet mekteblerinin açılması ile beraber 1932 de türk dil kurumunun açılması izlemiştir.
25 kasım 1925 de şapka kanununun kabul edilmesi ile, 1934 de yapılan eklemelerle din başkanı sıfatları taşıyanların dışında, toplum içerisinde dini kıyafetlerle dolaşılması yasaklanmıştır. Böylece insanlar ya şapka giymek zorunda bırakılmış veya dar ağacında terki diyar ederek şapka giyemez hale getirilmişlerdir.
Biz bu makalemizde evvela 2 kânunisâni 1340 (2 ocak 1924) tarih ve 394 sayılı hafta tatili kanununa göre Cuma gününün tatil günü olmasının TBMM Türkiye büyük millet meclisi tarafından milletin adeta bağımsızlığının ispatı şeklinde değerlendirilerek kabul edilip, 1935 tarihine kadar yürürlükte kaldıktan sonra Başvekilin imzası ile 13 mayıs 1935 de TBMM ye sevk edilen yeni bir kanun teklifi ile Pazar gününe intikal ettirilen tatil gününün (yani cumanın) basit bir gün olmayıp, kıymeti Rasûlü Ekrem (sav) Efendimiz tarafından haber verilen çok değerli bir gün olduğunu ifade etmeye çalışacağız.
2 haziran 1935 tarihinde Kurun gazetesinde yayımlanan ‘’İslamiyette Cuma gününün tatil olacağına dair herhangi bir hüküm bulunmadığını’’ söyleyen imzasız makale sahipleri, acaba cumaya gitmesine izin verilmeyen memurların hallerine vakıf olsalardı yine aynı şeyleri söyleyebilirlermiydi!?. Herhalde söylerlerdi! Çünkü gazete yazarları ilk defa 2 haziran 1935 de uygulanan Pazar tatilinin Cuma tatilinden daha neşeli geçtiğini haber veriyordu. Hafta tatili uygulaması bu şekliyle 1974 yılına kadar devam etti. Resmi kurumların cumartesi yarım gün çalışmasının faydalı olmadığı kanaatiyle bu tarihte yeni bir düzenlemeye gidildi.
657 devlet memurları kanununda değişiklik yapan 12 sayılı kanun hükmünde kararname ile (TC Resmi gazete sy: 14.901) haftalık çalışma süresi 39 saatten 40 saate çıkarıldı. Cumartesi ve Pazar günlerinin de tam gün olarak resmi tatil edilmesi kararlaştırıldı. Bu uygulamadan son derece memnun, mutlu ve neşeli azınlıklar olsa da, bu coğrafyada dilsiz şeytan olmayanlarda mevcuttu. İşte onlardan birisi, diyor ki; Bize bir nazar oldu, Cumamız Pazar oldu. Bize ne oldu ise hep azar, azar oldu. Ne şöhret den hastayız, nede candan hastayız. Ne ruhça ne vücutça nede kandan hastayız. Avrupa ya bir değil iki pencere açtık, uzun yıllardan beri cereyandan hastayız…… A.N.Asya. ( Devam edecek...)