1926 yılında Ayasofya için rapor hazırlayan 9 kişiden biri olan alman, hristiyan Ekkhard Ungar'ın "ibadet kısmı cami olarak kalsın" raporuna rağmen diğer, sapı bize ait baltaların (yani müslüman türk raporistlerin) verdikleri "müze olsun" raporu ile baltalanan ve 1931 yılında amerikalı Thomas Wittemore tarafından mozaikleri kazınarak müze olmaya hazır hale getirilen Ayasofya, 24 kasım 1934 de ele alınan ve resmi gazetede yayımlanmayan 2/1589 sayılı bakanlar kurulu kararı ile Fatihin bedduasına rağmen müze haline getirilmiştir.
1936 yılında tapusunun cami olarak tescil edilmesi, alınan kararın resmi gazetede yayımlanmaması ve bugün halen imam ve müezzin kadrosunun olması tarihten bugüne bir göz kırpmakmıdır bilinmez. fakat gerçek şuki 66,5 metrelik fatihin vakıf zaptiyesi, Ayasofya gibi dimdik ayakta durmaktadır.
8 Ağustos 1980 de açılan hünkar mahfili ve bir minaresinden okunan ezan, 1 ay sonra 12 eylül ihtilali ile restorasyon kılıfına sokularak kapanmıştır. Taki 10 şubat 1991 yılında tekrar açılana kadar.
AYASOFYA (NAZLI GELİN)
لَتُـفْتَحَنَّ الْقُسْطَنْطِينِيَّةُ . فَـلَنِعْمَ الْأَمِيرُ أَمِيرُهَا، وَ لَنِعْمَ الْجَيْشُ ذَلِكَ الْجَيْشُ
رَوَاهُ الْإِمَامُ أَحْمَد بِنْ حَنْبَل فِي مُسْنَدِهِ
Kostantiniyye (İstanbul) muhakkak fethedilecektir. onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden 0rdu ne güzel ordudur. (3)
Bu hadisi şerif'in hıtâbı nebisine muhatap olan Fatih Sultan Mehmed han'ın fethettiği İstanbuldan değil ama o İstanbulun ve ortodoks dünyasının nazlı gelini olan Ayasofya'dan bahsetmeye çalıştık. Şu satırları karalarken kalemimim heyecanlandığını hissediyorum. Heyecanlanmamak mümkünmü? 916 sene kilise, 481 yıl camii ve tam 80 yıldır milletin ruhunun müzeye kaldırıldığı yerdir Ayasofya.
Aziz sofya veya kutsal hikmet, hikmet evi, bilge evi manalarına gelen Ayasofya birgün muhakkak açılacak, açılacakta, açılması mümkün olmayan mühürlü kalpler, o gün sele dönüşecek olan yağmur taneleri karşısında nasıl durabilecek bunu merak ediyorum doğrusu.
600. yıldan itibaren, Paris ve Londra'nın kurulumuna kadar, avrupanın en anlamlı şehri olan Kostantinapol (4) (İstanbul) un kalbi olan Ayasofya meselesi sadece dini değil, aynı zamanda milli bir meseledir.
Ertuğrul Özkök'ün "7 büyük günah" isimli kitabında, "Süleymaniye kilise olsaydı ne yapardınız?" gibi sözlerle Ayasofya'nın cami olmasını isteyenleri empati'ye davet etmesine verilecek en güzel cevap şu olsa gerek;
Azizim, şeytanın avukatlığını yapmaya lüzum yok. Zira fethin ve İstanbul'un sembolü olan Ayasofya'nın tekrar kilise olması, müzeye kaldırılan Osmanlı ruhunun mezara gömülmesi anlamına gelir.
Toplam 19.902.000 km2 den, 700 bin km2 ye sıkıştırılan vatan topraklarının içerisinde, mekan içinde ruhun timsalidir Ayasofya.
Bilet alarak değil, abdest alarak girmeyi arzuladığımız Ayasofya'nın camii olduğu gün, Türkiyenin tam bağımsızlığının ilan edileceği gündür.
Evet, Ayasofya, Selimiye ve Süleymaniye değildir! Zira Selimiye'yi bulgarlar top atışına tuttukları zaman Selimiye'yi kimse korumuyor, koruyamıyordu. Ama 1. dünya savaşı yıllarında ingiliz ve fransız askerleriyle dolu olan İstanbul mâtem içerisindeyken Ayasofya'nın kapısına gelen fransız askerleri Binbaşı Tevfik bey sürprizi ile karşılaşmışlardı.
Fransız kumandan, binbaşı Tevfik bey'e "siz asker değilmisiniz? tahliye emri almadınızmı?" dediğinde, caminin kapısındaki iki ağır makineli tüfek arasında "evet ben bir askerim, sağ olduğum müddetçe sizi bu kapıdan geçirmeyeceğim. Burası benim mabedimdir. Zorla girmeye çalışırsanız, işte size ilk cevabı verecek olan ağır makinalılar burada bekliyor. Bunlarda yeterli olmazsa, caminin dört köşesine yeteri kadar tahrip kalıbı yerleştirdim. İçeri girmek için israr ederseniz, bilmiş olunki, bu koca mabed üzerinize çökecektir. Ve siz bu mabede asla giremeyeceksiniz! isterseniz deneyin." dediğinde fransız taburu geri çekilmek zorunda kalmıştı. (5)