Kadı Iyaz der ki: “cennet kapılarının açılmasındaki muhtemel manalardan biri de cennete girmenin vesileleri olan ibadet ve hayır kapılarının Ramazanda hem kemiyet hem keyfiyet daha çok açılmış olmasıdır. Keza cehennem kapılarının kapanmasından murat da himmet ve gayretlerin ateşe girmenin sebeplerinden olan isyan ve kötülüklerden geri çevrilmesidir. Şeytanların bağlanmasından muratda onların müminleri şaşırtma ve kötülükleri süslü -cazip gösterme gibi faaliyetlerden aciz bırakılmalarıdır.
Şeytanların bağlanmasıyla ilgili Kurtubi’nin açıklaması da dikkate şayandır: “Şayet Ramazan'da kötülük ve isyanların çokça vukuunu görmekteyiz. Eğer şeytan bağlansaydı bunlar meydana gelmezdi denilecek olursa cevabını şöyle olur. Evet! şartlarına uyarak ve adabına riayet ederek orucunu eda edenler de söz konusu kötülük çok az görülür. Bağlananlar ise şeytanların bir kısmıdır, hepsi değildir. Bu husus rivayetlerle sabittir.
Esasen şeytanların tamamen bağlanmış olmasını farz etsek bile bu kötülüklerin bütün bütün ortadan kalkmasını gerektirmez. Zira kötülüklerin vucut bulmasının tek sebebi şeytanlar değildir. Kötü alışkanlıklar, fena arkadaş, günaha götüren fena ortam… v.b. faktörler insanı günaha götüren farklı sebeplerden sadece bazılarıdır. Bazı âlimlerde Ramazan'da şeytanların bağlanmasını şu şekilde tevil etmiştir. Bu, mükelleften özrün kaldırıldığının bir ifadesidir. Sanki ona şöyle denmektedir. “şeytanlar artık sana zarar vermeyecekler. ne ibadetleri terk ne de kötülükleri işlemede onlar bahane edip kendini mazur görme göremezsin, gösteremezsin. Yani şeytanların bağalmış olduğu haberi ve gerçeği insanları günahlardan çekip çevirmede ve ibadete daha ciddi gayretle yönelmede motivasyon vesilesi olmaktadır.
Ramazan risalesinde bir bölümle inşallah mevzuyu noktalayalım.
Ramazan'ı Şerif, insanın hayatı şahsiyesine baktığı cihetindeki çok hikmetlerden bir hikmeti şudur ki; insana en mühim bir ilaç nevinden, maddi manevi bir perhizdir. Ve tıbben bir himye (diyet) dir ki; insanın yemek-içmek hususunda keyfema yeşa (canının istediği şekilde) hareket ettikçe hem şahsın maddi hayatına tıbben zarar verdiği gibi hem helal haram demeyip rastgele şeye saldırmak, adeta manevi hayatını zehirler. Daha (bu aşamadan sonra) kalbe ve ruha hitap etmek nefse güç gelir. Serkeşane (hiç bir düzen ve kurala uymayan bir başıbozuk haleti içinde) dizgini eline alır. Daha (bundan sonra) insan ona binemez. O (hayvan istekleri temsil eden nefis) ona biner.
Ramazan'ı Şerif'te oruç vasıtasıyla bir nevi perhize alışır. riyaziyete (nefsi terbiye edecek kural ve disiplinlere adapte olmaya) çalışır. (Binnetice) emir dinlemeyi öğrenir. Biçare zayıf mideye de hazımdan evvel yemek yemek üzerine doldurmak ile hastalıkları celp etmez. (Hazımsızlıktan kaynaklanan nice hastalıklara davetiye çıkarmaktan uzak kalınmış olur) emir vasıtasıyla (oruç tutunuz fermanıyla sebebiyle) helal olan nimetleri muvakkaten de olsa terk ettiği cihetle haramdan çekilmek için akıl ve şeriatden gelen emri dinlemeye kabiliyet peyda eder. (Allah'ın “oruç tutun” emrine uyarak helal şeylerden geçici olarak da olsa uzak durmak kişide, haram şeylerden sakınma yeteneğini geliştirir) hayatı maneviyeyi bozmamaya çalışır. Hem insanın ekseriyeti mutlakası (çoğunluğu) açlığa çok defa müptela olur. (Açlıkla imtihan olunur binaenaleyh insan) sabır ve tahammül için bir idman (ve hazırlıklı olma gücü) veren açlık riyazetine muhtaçtır. Ramazan-ı şerifteki oruç, 15 saat sahursuz ise 24 saat devam eden bir müddet açlığa sabır ve tahammül ve bir riyazettir. Ve bir idmandır. Demek beşerin musibetin ikileştiren (katlandıran) sabırsızlığın ve tahammülsüzlüğün ilacı oruçtur. Selam ve dua ile