Süreyya SALTIK

Süreyya SALTIK


ORUÇLUNUN AĞIZ KOKUSU (2)

02 Temmuz 2016 - 00:09

Kaynaklarda şöyle bir açıklamada dikkat çekiyor. Bazı doktorlar oruçlunun ağız kokusunu sıhhat alameti olmak üzere hayra yorarlar. Söz konusu doktorlara göre vücuttaki fazla maddeler, zayıflamış hücreler ve zararlı birikimler açlık sebebiyle vücut tarafından yakılarak yok edilir. Burna hoş gelmeyen bu koku ilerde kanser dâhil çeşitli hastalıklara sebep olabilecek zararlı maddelerin yakılmasından hasıl olan dumanın kokusudur. Bunların oruç vasıtasıyla yakılıp imha edilmesi, böylece vücudun söz konusu muzır maddelerden arındırılması sıhhat kaynağıdır.
Hadiste geçen “Oruç benim içindir.” ifadesinde kastedilen mana nedir. Bu hususta hayli birbirinden farklı görüşler serdedilmiştir. Başlıcalarından bazıları şöyle sıralayabiliriz:
Âlimlerden bazıları oruçta riya (gösteriş) yoktur, diğer ibadetler de olabilir demiştir. Bazı kaynaklarda şöyle bir açıklamaya yer verilmiştir: “Bilinen bir husustur ki hayır amellerin hepsi Allah içindir ve mükâfatını da o verecektir. Hak Teâla en iyisini bilir ama O (c.c.) orucu kendine has kıldı. Çünkü Âdemoğlu oruç tuttuğunda dışarıda görülen bir fiil ve hareket sergilemiş olmaz. Orucu ait fiiller daha çok işte kalan ve dışa yansıması olmayan davranışlar cümlesindendir. Rasulullah (a.s.m) “Oruçta riya yoktur.” mealindeki Hadis-i Şeriflerinde bu gerçeği teyit eder. Bu böyledir. Çünkü oruç dışındaki bütün amel ve ibadetler hareketle vukua gelir. Oruç ise insanlara saklı kalan niyetle vücut bulan bir ibadettir. Bazıları “Oruç benim içindir.” ifadesinin manası “Bana en sevgili nezdimde en muteber ibadet demektir.” Demiştir. Bazıları “Oruç benim içindir.” diye orucun yüce Allah'a izafesi teşrif ve tazim (şereflendirmek ve hürmetini ifade etmek) içindir. Beytullah, Nakatullah.. ifadelerinde olduğum gibi demiştir.
Bazıları şehevi arzu ve ihtiyaçlardan olan yemek içmek ve benzeri hallerden uzak durup bunlara karşı ihtiyaçsızlık vaziyetini almak Allah'a mahsus vasıflarıdır. Binaenaleyh oruçlu Cenab-ı Hakka has olan vasıflarla O’na yakınlık kazanınca Allah (c.c.) o, oruca ve oruçluya mahsus sıfatı (hususiyeti),benim içindir buyurarak, kendisine izafe edip dayandırmıştır diye bir tevcihte bulunmuşlardır.
Bazıları “Oruçta kulların hiçbir nasipleri ve hazları olmadığından böyle ifade edilmiştir. Açıklamasını yapmıştır. İbadette nefsin hiçbir nasip ve payının olmaması ne büyük bir bahtiyarlık mazhariyetdir. Nice din büyükleri, nefsi hiç ama hiç pay sahibi olmadığı bir ibadet ve hayır yapabilmek için çok gayret etmişler. Ancak bu hususta muvaffak oldukları kanaatına ulaşamamışlardır. Oruç ise ehli imanı bu bahtiyarlık ile buluşturmaktadır.
Bazıları “Oruç hariç kulların bütün ibadetleri, üzerindeki kul hakları mukabilinde hak sahibine verilir. Oruç bundan hariçtir. Oruç başkasına verilmez; Saim (oruçlu) adına muhafaza edilir. Nitekim bir rivayette şöyledir: “Kıyamet günü olunca Allah kullarını hesaba çeker. Üzerindeki kul haklarını ve salih amellerinden karşılar. Öyle ki oruç dışında hiçbir ameli kalmaz. Allah  (c.c.) geri kalan hakları kendinden öder.  Kulunu orucuna dokunmaz. Onunla da kulunu cennetine alır.
Buhari ve Müslim'in Ebu Hureyre(r.a.)'den rivayet ettikleri bir Hadisi Şeriflerinde (aleyhisalatü vesselam) şöyle buyurmuşlardır. “Ramazan ayı girdiğinde cennetin kapıları açılır, cehennemin kapıları kapanır, şeytanlar da zincire vurulur.” bu Hadis-i Şerif hakkında da hayli farklı görüşler ortaya sürülmüştür.  Önemlilerinden bazılarına işaret edelim.
 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum