Oruç insana sabra alıştırır. Evet! Oruç insana mükemmel bir sabır egzersizi yaptırır ve sabır yolunda büyük mesafeler kat ettirir. Nitekim: “Oruç, sabrın yarısıdır” buyrulmuştur. Sabırda bütün hayır ve başarı kapılarının altın anahtarı olduğuna göre oruç ibadetinin dini hayatın selameti açısından ne büyük yeri ve önemi olduğu açıktır.
Oruç, uhrevi kazanç açısından da büyük öneme haiz bir ibadettir. Bir kere Ramazan orucu, iki Ramazan arasında işlenen küçük günahların bağışlanmasına vesiledir. Şu halde Ramazan ayı ve orucu manevi bir temizliğe vesile olmaktadır ki Ahiret hazırlığı açısından bu manevi temizliğin önemi açık ve aşikardır.
Yine Hak Teala oruç tutanlara hayal edilemeyecek derecede çok fazla sevaplar bahşedecektir. Nitekim Hadis-i Şerifte “Oruçlu benim için yemesini içmesini terk etmiştir. O halde onun sevabını Ben vereceğim” diye buyrulmuştur. Her amelin belli sevabı var. Ama orucun belli değil. Onun sevabını Allahu Teala hazretleri takdir etmiş ve edecektir.
Rivayetlerde şu da var. Mümin kişinin zimmetinde kul hakkı varsa; oruç ibadeti dışındaki hayır ve ibadetlerinin sevabı hak sahibine verilir. Ancak oruç ibadetinin sevabı, sahibi için muhafaza edilir ve mümin, oruç sayesinde Rahmet-i Rahmana dahil edilir.
Risale-i Nurdan bir iktibasla mevzuyu bitirelim: “Kuran-ı Hakim madem Şehr-i Ramazanda nüzul etmiş (inmiş). O Kur’an’ın zaman-ı nüzülünü iztihzar ile (hatırlamakla) o semavi hitabı (Kur’an’ı) hüsn-ü istikbal etmek (güzel bir şekilde karşılamak)için Ramazan-ı Şerifte nefsin hacat-ı sefilesinden (adi,basit ihtiyaçlarından) ve ekl-ü şürbün (yeme-içmenin) terkiyle melekiyet vaziyetine benzemek ve bir surette o Kur’an’ı yeni nazil oluyor gibi okumak ve dinlemek ve ondaki hitabat-ı İlahiyye’yi guya geldiği anı nüzulünde (nüzulü esnasında) dinlemek ve o hitabı Rasul-i Ekrem(Aleyhissalatü vesselam)dan işitiyor gibi dinlemek, belki Cebrailden, belki Mütekellimi Ezeliden(Cenab-ı Haktan) dinliyor gibi bir kudsi halede mazhar olur.
Orucun ekmeli (en mükemmeli) ise, mide gibi bütün o duygular; gözü, kulağı, kalbi, hayali, fikri(düşünceleri) gibi cihazat-ı insaniyeye dahi bir nevi oruç tutturmaktır. Yani muharremattan(haram şeylerden), malayaniyattan (lüsumsuz söz ve davranışlardan) çekmek ve her birisine mahsus ubudiyete(kulluğa) sevk etmektir. Mesela; dilini yalandan, gıybetten ve galiz(kaba) tabirlerden ayırmakla ona oruç tutturmak ve o lisanı tilavet-i Kur’an(Kur’an okumak) ve zikir ve tesbih ve salavat ve istiğfar gibi şeylerle meşgul etmek… gibi sair cihazata da bir nevi oruç tutturmaktır.