Günahların dünyada iken tattırdığı acılar, ölüm acılarıyla ve kabir azabıyla artarak devam ediyor ahirette de en korkunç boyutlarıyla bu acı ve ıstıraplar insanın karşısına çıkıyor. Ayet-i kerimelerde mealen şöyle buyruluyor: “Haberiniz olsun ki o hüküm (kıyamet)” günü hepsinin bir araya geleceği gündür gün dostun dosta hiçbir faydası olmaz; Onlara yardımda edilmez. Ancak Allah’ın merhamet edip bağışladığı kimseler böyle değildir. Şüphesiz Allah (c.c) daima en üstün olan, çok merhametli olan (Zat-ı Akdestir).
Şüphesiz zakkum ağacı günahkârların yiyeceğidir. Tıpkı erimiş madenler ve kaynar suyun kaynaması gibi karınlarda kaynar.
(AllahC.C)Zebanilere emreder: Yakalayın onu ( o suç işlemeyi, meslek haline getirmiş zalim kişiyi)cehennemin ortasına sürükleyin sonra başına azap olarak kaynar su dökün.(ve deyin ki)Tat bakalım hakkettin şu azabı çünkü sen kendince üstündün, şerefliydin. İşte bu azap, şüphelenip durduğunuz şeydir.
Hadis-i Şerifte de şöyle buyrulur: “Kıyamet gününde cehennemliklerin azapça en hafif olanı o kimsedir ki ayak oyuklarına iki kor konulurda onun etkisiyle o kimsenin beyni kaynar.” Hiç kimsenin kendisi kadar azap içerisinde olduğunu hatırına getirmez; hâlbuki o azap görenlerin en hafifidir. Yine düşünmeli ki insan, dünyada takriben 150.000km. Mesafedeki güneşin hareketine bazen zor dayanıyor. İş bu güneş Mikdat’tan (R.A) rivayet olunduğuna göre kıyamet gününde halka bir mil kalıncaya kadar yaklaştırılır da insanlar amellerine göre ter içinde kalırlar. Ter onlardan bir kısmını topuklarına, bazılarının kuşak yerlerine ve bir kısmının da ağızlarına ve kulaklarına kadar çıkar. Onları adeta ter deryasına daldırır. Şimdi düşünelim, 35-40 derecelik bir harekette bunalan aciz insan mahşerde güneşin bir mil kalıncaya kadar yaklaşmasına nasıl tahammül edecek. Bir sineğin üzerinde dolanmasından rahatsız olan naçiz insan ateşten yaratılmış deveboynu kalınlığındaki yılanların saldırıp sokmasına nasıl katlanacak. Bir karıncanın ısırmasından eza duyan nazik ve nazenin Adem oğlu katır büyüklüğündeki akreplerin ısırmasına nasıl dayanacak.
Bunun yanı sıra “canların isteyeceği ve gözlerin hoşlanacağı ne varsa gepsi orada (cennette mevcut)dur. ”Sizde orada devamlı kalacaksınız mealinde ki Ayet-i Kerimede en veciz şekilde tanımlanan, Alehissalatüvesselam’ın ifadesiyle gözlerin görmediği kullakların işitmediği ve akılların hayal edemediği nimetlerle dolu cennetlerden mahrumiyet sözkonusu o cennetler ki Hazret-i Üstad’ın Ehl-i keşiften naklen ifade ettiği üzere dünyanın bin sene mes’udane hayatı cennetlerin bir saatine mukabil gelmez. Keza cennet nimetleri arasında öyle bir nimet varki Cenab’ı Hakkı temaşa etmek (seyretmek);Cennetin bin senesi bu nimetle mütenaim olmanın nimetlenmenin bir saatine mukabil gelmiyor. Yani cennette bir saat kalmanın verdiği lezzet ve saadet dünyanın krallar gibi yaşanmış bin senesinin verdiği lezzet ve mutluluktan daha fazladır. Cenab’ı Hakkı bir saat müşahede etmenin seyretmenin verdiği mutluluktan cennette bin sene yaşamanın verdiği lezzet ve saadetten daha fazla oluyor. (Devam edecek...)