İstisnasız her fert başarı peşindedir. Ve başarılı olmak herkesi mutlu eder. Fakat başarı olduğu yerde ve yolda değil de olmadığı yerde aranırsa elbette bulunamaz. Kullarına karşı çok merhametli olan rabbi rahimimiz, her konuyu olduğu gibi başarıya giden ve götüren yolda aydınlatarak kullarına gözü kapalı yaşamaktan kurtarmıştır. Bir ayeti kerimede mealen şöyle buyrulur. Sabır ve namazla birlikte Allahtan yardım isteyiniz. Gerçi bu (esaslara bağlı kalarak hayat idame ettirmek nefislere) ağır gelen bir husustur. Fakat rabbine dönüp ona hesap vereceğini iyice bilen ve bu bilgi ve inançla dolu olarak yaşayan hayat sahibi kimselere ağır gelmez. Ayeti kerimede dünya ve ahiret işlerinde başarıya kanatlanmanın esaslarına açıkça işaret olunuyor. Şöyle ki; iman, dünya ve ahirete ait bir işe başlarken evvelemirde sonsuz kudret ve rahmet sahibi yüce Allah’tan yardım istemeli. Esasen kul, besmele çekmekle dua şartını yerine getirmiş başarıya giden yolda ilk ve en önemli adımını atmış olur. Ancak besmelenin bir bilgi ve bilinç temeline dayandırılarak telaffuz edilmesi de önemli. Bu oluşumun gerçekleşmesi adına birinci sözden bir bölümü kısa bir açıklama ile birlikte nazarlara arz etmek istiyoruz.
Evet! Bu kelime öyle mübarek bir definedir (besmele öyle bereketli manevi hazinedir) ki senin nihayetsiz aczin ve fakrın seni nihayetsiz kudrete rahmete rabt edip kadir-i rahimin dergâhında aczi, fakrı en makbul bir şefaatçi yapar. (temsilde hata olmasın) Çok zengin bir kimseye, fakir ve muhtaç bir adam varıyor. Halini arz ediyor. O zengin ve merhametli kişinin kapısını çalan fakir, ne kadar ihtiyaç halini ortaya koyabilir, ne kadar cömert kişinin merhametini celb edebilirse o kadar ihsanlara, ikramlara kavuşturulur. Bunun gibi insan son derece aciz ve nihayet derecede muhtaç. Âlemlerin yüce Rabbi ise hem her şeye kâdir, hem son derece merhametli. Hazineleri de sonsuz, sınırsız ne nihayetsiz. Bu durumda da aciz ve muhtaç insanın sınırsız hazineler sahibi yüce Allah’a fakrını ve ihtiyacını arz edip, hacâtını O’ndan istemekten başka çaresi var mıdır?
İnanan insan için hem aciz, hem fakir yani muhtaç olmak büyük bahtiyarlıktır. İftihar vesilesidir. Onun için Hacı Bayram Veli el fakru fahri, el fakru fahri diyerek Allah’a arşı fakrını bilmenin, düşünmenin ve bu düşünce atmosferi içinde halini, ihtiyacını Hak Teala’ya arz etmenin ne büyük bir şeref ve iftihar kaynağı olduğunu ifade ediyor. Yunus Emre kendini miskin yunus diye vasfederek yine aynı gerçeği işaret ediyor. İnsanlara karşı miskinlik ihtiyaç arz etmek büyük zillettir. Ama Allah’a miskinliğini, yoksulluğunu düşünüp bu halini O’na arz etmek büyük şereftir.