Bir bilimin objektif ve değerlerden ari olması gerekirken, iktisat, tüm değerleri piyasa fiyatıyla belirlenen piyasa değerlerine indirgemeyi tercih etmiştir. Bu yüzden hava, su ve diğer asli hayat unsurları, kıtlık ve özelleştirme onları satılabilir kılana kadar, doğa tarafından bedava sağlanan kıymetsiz şeyler olarak muamele görmektedir. Bunun aksine, hayatın devamlılığı için neredeyse hiçbir yararı olmayan altın ve elmaslara çok büyük değer biçiliyor. Bir insanın hayatının değeri, bir kişinin hayatı boyunca elde edeceği kazanç potansiyeli veya “ekonomik katkı” hesaplamasıyla elde ediliyor maalesef. Bir şüphecinin vaktiyle dediği gibi “iktisatçılar her şeyin fiyatını biliyor ama hiçbir şeyin değerini bilmiyor.”
Yaşam geleneklerimizi karşılamak için bağımlılığımızı kabul ederek ve sürekli olarak reklam mesajlarının bombardımanına uğrayarak biz, kolayca paranın bize başarı, kimlik, kabul edilirlik, kıymet ve anlam duygusu sağlaması için paraya muhtaç hale geldiğimiz bir yöne kayıyoruz. Sadece gerçek şeylerin taktiklerinin satışa konu olduğu basit gerçeğini unutarak gerçek şey, sevgiye dayalı ilişkileri, iyi arkadaşlar ve komşular olmak üzere, ahlaka ilkelere göre yaşamak ve kabiliyetimizin toplum hayatına katkıda bulunacak şekilde geliştirilmesi ve kullanılmasına yatırım yapılması suretiyle kazanılmalıdır.
Fakat pazarlama uzmanları bizi farklı bir kültürel mesajla çevreliyor. Onlar çamaşır sabunu satmıyor, onlar kabul edilirlik, başarı ve kişisel değer satıyor. Onlar otomobil satmıyor, onlar gerçekten istediğimiz güç, özgürlük, başarı satıyor -hayatta olma, aidiyet ve özgürlük hissetme imkanı-. Pazarlamacıların sunduğu şeyleri almak için paraya ihtiyacımız vardır. Joe Dominguez ve Vicki Robin’in The New York Times’ın en çok satanlar listesine giren “Your Money or Your Life: Sizin Paranız veya Sizin Hayatınız” adlı kitabında şunları ifade ettikleri gibi; “Para, yaşam enerjimizin karşılığında vermeyi seçtiğimiz bir şeydir… Burada, yeryüzünde bize tahsis edilen zamanımız, elimizdeki kıymetli yaşam saatleridir. İşlerimize gittiğimizde, yaşam enerjimizi para için veriyoruz. Bu gerçek, basit olmasına karşın çok derin bir hakikate işaret ediyor.”
Her şey bir yana, para, sıradan bir numara değildir. O, Başka zamanlar ve mekanlardaki insanların talep ettiği aynı şeyler için biletimizdir. O, onu elde etmek için harcanan hayat enerjilerinin bir ölçüsüdür. O, “benim değerim nedir?” diye soran kapitalist toplumların bir cevabı ve kolektif değerlerin, başarılarının bir ölçüsü olmuştur maalesef. Yine maalesef ki, kendini para ile tanımlayanlar, yaşamdan ve kendi ruhsal doğasından artan biçimde aşağıya doğru yabancılaşma döngüsü tuzağına düştü.
NOT: HAFTAYA – EKOLOJİK DEVRİM - 3