Kamusal tartışmaların dışında, şirket küreselleşmesinin büyük ölçüde gündeminin nasıl belirlendiği ve pratiğe geçirildiğini bilmek önemlidir. Bu, seçkin ve küçük bir grubun gizli olarak biraraya gelip dünyayı ele geçirmek için master plan meydana getirmesi sorunu değildir. Sorun, birey ve grupların birlikte oluşturmaya çalıştıkları ittifakların ortaya çıktığı ve dönüştürüldüğü bir şebeke veya ortak kültürün inşa süreci gibi işliyor olmasıdır.
Bu bölümde, ekonomik küreselleşme sürecini desteklemek için konsensüs tesis etmeye hizmet etmiş olan üç büyük foruma kısaca bakacağız: DIŞ İLİŞKİLER KONSEYİ (Council on Foreign Relations), ÜÇLÜ KOMİSYON (Trilateral Commission) ve BİLDERBERG. Bunlar yalnızca bu süreç için değil, aynı zamanda en güçlü ekonomik küresel kurumlarımızı, hükümet, iş dünyası, medya ve akademi aleminden önemli kişileri bir araya getirmedeki faaliyetleriyle de farklıdırlar.
Ekonomik küreselleşmenin kökleri, 2. Dünya Savaşı öncesine kadar gitmektedir. Amerikalı politikacılar ve kendini seçkin görenler bunun tekrar edebileceği konusunda kaygılıydılar. Bunun tekrarlanmaması için iki fikir bulunmaktaydı. Birincisi, ABD ekonomisine hükümetin piyasaya güçlü bir şekilde müdahalesi başta olmak üzere büyük çaplı reformlar lazımken, ikincisi ise piyasa reformları olmaksızın tam istihdam oluşturmak için gerekli olan sürekli büyümeyi devam ettirebilmek için Amerikan ekonomisine dış pazarlara ve hammaddelere yeterli elde etme imkanının sağlanmasıdır. İkinci seçenek Dış İlişkiler Konseyi çevresinde toplanan seçkin bir dış politika planlayıcısı da olmak üzere iktidardakiler için çok daha popüler bir alternatifti.
DIŞ İLİŞKİLER KONSEYİ
ABD’nin güçlü şirket ve dış politika yapılanması için bir toplanma zemini teşkil eden bu konsey, birbirlerine muhalif güçlerin dile getirildiği bir forum olarak biçimlenmiştir –liderlerin ve fikirlerin kuluçka makinesi-. Faaliyetleri samimi ve kayıt tutulmayan tartışmalar için elverişli mekanlarda üyelerin katılımıyla yapılan çalışmalar ve akşam yemekleri etrafında gerçekleştiriliyor ve sıklıkla dünyanın etkin kişilerini de içine alıyordu.
Konseyin bizi ilgilendiren bölümü 12 Eylül 1939’da, II. Dünya Savaşından yaklaşık 2 hafta sonrasına dayanır. Konsey savaş ve barış ile ilgili uzun vadeli planlar üretecekti. Dış politika uzmanlarından oluşan değişik savaş ve barış araştırmaları grupları, New York valisi olduğu dönemde Konsey merkezinin bitişiğindeki bir evde yaşayan Başkan Franklin D. Roosevelt için gizli uzman tavsiyeleri üretecekti. Dışişleri Bakanlığı’nın personel ve finansman imkanının kısıtlı olması sebebiyle bakanlık yöneticileri Konseyin önerisini kabul etti. Savaşın nihayetiyle bu ortaklık, kısmen Rockefeller Vakfı tarafından finanse edilen 682 tane gizli rapor üretti.
Planlamacılar Almanya ve Japonya’nın mağlubiyetlerinin ve savaş döneminde Avrupa’nın gördüğü tahribatın ABD’yi savaş sonrası ekonomiye hükmetmek için tartışmasız bir konumda bırakacağını tahmin ediyorlardı.
1941 Nisan ayında, Konsey’in Ekonomik ve Mali Grubu tarafından hazırlanan gizli bir rapor, savaş süresince propaganda amaçları için ABD’nin hedeflerinin kamuoyuna sunulmasının nasıl şekillendirileceği konusunda hükümete bazı önerilerde bulundu. 24 Temmuz 1941 tarihinde Başkan ve Dışişleri Bakanı’na verilen E-B34 sayılı bir Memorandum (anlaşma özeti), “Büyük Alan” kavramının temel unsurlarını belirledi. Bu, mümkün olan ‘en az gerilimle’ sanayisinin ihtiyaç duyduğu maddeleri temin etmek için ABD’nin ekonomik ve politik olarak tahakküm altına alması gereken alandır. Bu Memorandum geri kalmış ve az gelişmiş bölgelerdeki sermaye yatırım programlarını kolaylaştırmak için mali kurumlar oluşturulması çağrısı yapıyordu. Bu, kurları istikrarlı tutmak ve ticareti kolaylaştırmak için likidite sağlamakla sorumlu Uluslararası Para Fonu (IMF) ile geri kalmış ve az kalkınmış bölgelere sermaye yatırımlarını kolaylaştırmak için Dünya Bankası olarak bilinen (IBRD: Uluslararası Yeniden Yapılandırma ve Kalkınma Bankası) emperyal, çıkarcı, vahşi, acımasız kurumların kurulmasına giden yolu açtı.
NOT: HAFTAYA - KUZEY ATLANTİK İTTİFAKI