Kendileri açısından ABD şirketleri dışarıda iki cephede saldırı altındaydı. Japonya ve Asya'nın Yeni Sanayileşen Ülkeleri (YSÜ) – (Tayvan, Güney Kore, Singapur ve Hong Kong) - ABD piyasalarına girmekte büyük bir başarı elde ettiler. Bununla birlikte, ABD şirketlerinin YSÜ dahil güney ekonomilerinin piyasalarına tam erişimi engelleniyordu.
Eşit rekabet şartları ve oyunun kurallarına göre oynanması isteğiyle ABD'li firmalar feryat ediyorlardı.
Ronald Reagan'ın 1980 yılında başkan olarak seçilmesi, şirket düzeninin çıkarlarını korumak için kritik bir tarihsel dönemdi. Bu, Amerika'yı dünyanın gıpta ile baktığı bir ülke haline getiren ve Amerikan şirketlerinin çıkarlarına daha duyarlı bir küresel ekonomi yaratan sosyal ve ekonomik reformları geriye çeviren ve konsantre ve çok başarılı bir çabayı haber veriyordu.
1982 yılındaki borç krizi, YSÜ'lerden beklenen tehdide yönelik olarak tedbirlerin alınması için zemin hazırladı. ABD hakimiyetindeki Dünya Bankası ve IMF, borç yükü altındaki güney ülkelerini yeniden yapılandırmak ve onları yabancı şirketlerin sızmasına açmak üzere harekete geçti. Bu kurumlar tarafından dayatılan yapısal uyarlama politikaları, hükümetlerin yeni girişimcileri desteklemek üzere ekonomik hayata müdahalesini engelledi. Kuzeyden yapılan ithalatın önündeki engelleri ortadan kaldırdı, yabancı yatırımın önündeki kısıtlamaları kaldırdı ve güney ekonomilerini daha sıkı bir biçimde kuzeylilerin hakimiyetindeki dünya ekonomisine entegre etti. Ticaret politikası YSÜ'lere benzer reformlar dayatılması için seçilen bir silahtı
ABD'nin küresel rekabet gücünün artırılması amacıyla hükümetin yeniden işe koyulmasıyla yapılan dahili reformlar Politik gündemin en üst sıralarındaydı.
Zenginlerin üzerindeki vergiler radikal bir biçimde indirildi ve şirket birleşmeleri ve devralmalarının önündeki engeller ortadan kaldırıldı. Çevre ve emek standartları zayıflatıldı. Hükümet, sendikaların gücünün kırılması ve ilave imkanların azaltılması, şirket çalışanlarının sayısının indirilmesi suretiyle ucuz emek ve vergi düzenlemelerinden yararlanmak üzere üretim işlemlerinin dışarıya kaydırılmasıyla kendilerini küresel olarak daha rekabetçi yapma arayışındaki saldırgan Amerikan şirketlerinin yanında yer aldı.
ABD’ deki milyarder sayısı 1978’de bir iken, 1994 yılında 120’ye çıktı.
Ülkelerin içinde ve ülkeler arasında eşitsizlik arttı. İşsizlik alarm verici seviyeye yükseldi ve 30 yıl boyunca istikrarlı bir iyileşme gösteren birçok soysal gösterge durgunluğa girdi ve bazı hallerde de gerilemeye başladı. Güneydeki birçok borçlu ülke daha derin bir şekilde uluslararası borçlanmaya battı. Dünyadaki milyarder sayı1987’de 145' iken 1994'te 358'e yükseldi.
Reagan idaresi, ABD'nin düşüşünü durdurmayı vaat etti. Ancak, kısa vade de ABD'nin askeri gücünü ve ekonomik büyümesini güçlendirirken, uzun vadede ABD’nin küresel ekonomideki konumunu zayıflatan stratejik politika hataları yapıldı. Devamı edecek...