Bilindiği gibi vücudun kendisinden farklı yapıda olan maddeleri (antijen) yabancı olarak algılayıp, onları yok etmek üzere harekete geçmesine bağışıklık (immünite) adı verilmektedir. Bağışıklık sisteminin güçlü tutulması ise insan sağlığı için çok önemlidir. Fakat bu sadece bedeni ilgilendiren bir konudur. Peki ruhun immün yani bağışıklık sistemi nasıl güçlü tutulabilir? Çünkü psikolojik hastalık vakası, beden hastalıkları vakasından kat kat fazladır ve gün geçtikçe ara daha da açılmaktadır.
İnsan, ruh ve bedenden oluşan bir varlıktır ve insan bedeni ile dünya hayatını devam ettirirken, davranışlarındaki insanlık erdemlerini ve üstün ahlakını rûhu ile yansıtmaktadır. İkisi de ilgi, dikkat ve özen beklemekte, beklentileri ve ihtiyaçları karşılanmadığında insan madden ve mânen rahatsız ve huzursuz olmaktadır. Tek taraflı ilgi ve özen ise huzur ve mutluluğu sağlayamamakta, netice olarak şuursuz ve bilinçsiz yaşayan ruhsuz bedenler veya insanların arasından uzaklaşmış bedensiz ruhlar ortaya çıkmaktadır. Beden ve ruhun dengeli ve sağlıklı beslenilmesi insan için dünya ve âhiretin huzur anahtarıdır.
Beden hastalıkları fâni olan dünyadaki yaşam kalitemizi düşüren geçici rahatsızlıklar iken, rûhun hastalıkları hem dünya hem de ebedî olan âhiret hayatımızı mahveden kalıcı rahatsızlıklardır. Asıl olan ruh ve beden sağlığının dengede tutulmasıdır, lakin rûh sağlığının korunması, sonuçları açısından çok daha fazla önem arzetmektedir.
Topraktan yaratılan bedenin bütün ihtiyaçları yine topraktan karşılanır. Yeme-içme-barınma gibi bir insanın ihtiyacı olan her şeyi en güzel rengi, en güzel kokusu ve en güzel şekli gibi sayılamaz özellikleri ile çeşit çeşit bizlere ikram eden Rabbimizdir. Bizi dünyada insanlık vasıflarıyla yaşatan ve âhiret hayatına taşıyan rûhumuzun gıdası ise îman ve ibadettir.
Beden yediği, içtiği, giydiği kısacası kendisine temas eden her şeyden pozitif veya negatif enerji almaktadır. Bu yüzden insan kendisine zararlı olan, sağlığını bozacak, genetiği değiştirilmiş ürünlerden uzaklaşarak, doğal yollardan bedeninin ihtiyaçlarını karşılamak için büyük çabalar sarfetmekte, yediklerine, içtiklerine, giydiklerine ve kullandığı eşyalara çok dikkat etmekte, özen göstermektedir. Çünkü insan, gözle görünmeyen ve devamlı vücûduna sızmak için fırsat bekleyen mikroplara karşı savunma sisteminin güçlü kalmasının şart olduğunu bilmektedir.
Bedeni hareket ettirip canlılığını sağlayan ruhun gıdası (enerjisi) hem bedeni hem de ruhu ilgilendirmektedir. Pozitif enerjisini alamayan ruh da gözle görülen ve görülmeyen negatif enerji yüklü insan ve cin-şeytan düşmanlarının saldırılarından kendini koruyamaz ve negatif enerjilerin tesiri altında kalarak, yanlış ve hatalı davranışlarıyla mutsuz ve huzursuz olur. Ruhbilim yani psikolojik rahatsızlıkların temel sebebleri de pozitif enerjisini kaybetmiş ruhların negatif enerjilerin etkisinde kalmalarıdır.
Ruh, sağlık enerjisine îman ile kavuşur ve bu enerjiyi devam ettirmek ve arttırmak için ise rûhânî ve nûrânî gıdalara yani sâlih amellere ihtiyaç hisseder. Günde birkaç öğün yemek yiyen ve çeşitli katı ve sıvı gıdalar tüketen beden gibi, rûhun da gıdasını aldığı en önemli öğünleri beş vakit namazdır. Namaz içerisinde okunan âyetler, tesbihatlar ile rûh âdetâ şarz olur. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’de: “Biz, Kur’ân’dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, mü’minler için şifâ ve rahmettir…”(İsrâ,17/82) “…De ki: O, (Kur’ân) inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifâdır…” (Fussılet, 41/44) buyurularak, nûrun (saf enerjinin) ilk kaynağı olan Kur’ân’ın mümine şifâ olduğu ifade edilmektedir.
“Allah’a duadan daha üstün bir şey yoktur” (İbn Mâce, Dua, 27), “Dua ibadetin iliği, beyni ve özüdür” (Tirmizi, Dua,82) buyuran ve hayatımızın her safhasına üstün ahlâkıyla örnek olan Peygamberimiz’in (s.a.v.) hayatı ve bizzat kendisinin uygulayarak okuduğu duâlar da nûrânî pozitif enerjinin ikinci ana kaynaklarıdır.
Müminler, iki nûr (saf enerji) olan Kur’ân ve sünnetten âzâmî derecede istifâde edebilmek için farz namazları dışında nâfile namazlarda kılar, devamlı Kur’ân-ı Kerîm hatimleri yapar, duâ ve tesbihâtlarda bulunurlar. Hatta her gün okudukları özel virdlerle ruhlarının gıdâsını arttırmanın yollarını ararlar.
Maddî ve nûrânî enerjiler birbirlerinin destekçisi ve ziyâdeleştiricileridir. Besmele ile başlanarak sağ el ile yenilen, içilen ve giyilen temiz ve helal rızıklar nûrânî enerjiyi arttırdığı gibi, ibâdet ve zikirler de maddî pozitif enerjinin artmasını sağlamaktadır. Bunun tam tersi de sözkonusudur; Allah’ın haram kıldığı şeylerin yenilmesi, içilmesi, giyilmesi ve kullanılması da negatif enerjinin artmasına sebep olarak, eli, beli, dili ve gönülü bozmakta, kişinin ve dolayısı ile toplumun huzurunu kaçırmaktadır.