İnsanın ömrü boyunca içinde bulunduğu hâlin kısaca özetidir “itaat ve isyan” ve insan her an, her dem ve her nefes ya itaat eder ya da isyan.
Kısaca tarifi ile; “boyun eğme, buyruğa uyma, söz dinleme” anlamında olan itaat ile; “karşı gelme, itâatsizlik etme, baş kaldırma” anlamlarındaki isyan iki zıt uçlu düşünme ve davranma şekilleridir.
İtaat ve isyanın kaynağı da, muhatabı da otoritedir. İnsanın hayatında ise üç otorite vardır; Allah, nefis ve şeytan.
Allah, otoritesini gönderdiği peygamberler vasıtası ile insanlara hatırlatır ve tebliğ eder. Yarattığı insanı, bütün özellikleriyle madden ve manen en iyi bilen Allah’ın herhangi bir beklentisi olmayan iotoritesi, insanın dünya ve âhiret mutluluğu üzerinedir. Allah, otoritesinin icrâsını da kendisine halife olarak yarattığı insan eliyle yapılmasını ister ve gönderdiği peygamberlerle insanların dünya ve âhiretini ilgilendiren emirler ve yasaklar koyar. Peygamberler aynı zamanda vahyi açıklayıp, hayatlarıyla örnek olan ilk İslam hukukçularıdır, çünkü Âdem’den (a.s.) günümüze insanın yaşam biçimi anlamındaki dinin adı İslam’dır.
Kalp, akıl gibi anlamlara gelen nefis, terbiyesi insanın eline verilmiş en kıymetli varlıktır. İnsan kalbini ve aklını beslediği kaynaklar çerçevesinde nefsini şekillendirir. İnsanın en büyük imtihanıda, kendisine bütün kötülükleri bıkıp usanmadan devamlı emreden nefsini terbiye etmesi ve itminana erdirmesidir. İtminana eren yani mutmain olan nefis Yaratan Rabbi’ne döner, Rabbi ondan râzı, o da Rabbi’nden râzı olur.
“Öfkesinden yanıp tutuşan” anlamındaki şeytan, hayırdan ve rahmetten uzaklaşmış yaratık; yanıp helâke mâruz kalmış varlıktır. Âdem’e melekler secde ettiği halde şeytan kibirlenip ilâhî emre karşı gelmiş, gerekçe olarak da kendisinin ateşten, Âdem’in çamurdan yaratıldığını ileri sürmüştür. Kibrine bakmayarak, ilâhi huzurdan kovulmasını insanın yaratılışına bağlayan şeytan, insanoğluna vesvese vermeye, çeşitli hile yöntemleriyle bâtılı hak gibi gösterip insanları doğru yoldan saptırmaya izin istemiş, bu izin kendisine Allah tarafından verilmiş ve şeytan insanoğlunun apaçık düşmanı kesilmiştir.
İnsan bu üçlü otoritenin ikisiyle dünya ve âhiretin huzurunu yakalarken, yine ikisiyle de dünya ve âhiretin azabına müstehak olmaktadır. Huzur ve azabın belirleyici ortak paydası ise nefistir. Nefis, ilâhî mesaj olan Kur’an’a ve onun açıklayıcısı ve yaşayarak hayatıyla kendisine örnek olan Peygambere itaat ile huzuru yakalarken, apaçık düşmanı olan şeytanın vesveselerine uyarak, onun peşinden giderek azabı hak etmektedir.
Otoritenin en büyük özelliği ise ödül ve cezâdır; Allah insana cennet ve cemâlini vadederken, şeytan cehennemi ve onun azabını vadeder.
İnsan, kendi seçimiyle otoriteyi belirler, ya nefsini ıslah edip Allah’ın otoritesine teslim olur, ya da nefsinin hevâ ve hevesine kapılıp, şeytanın otoritesine teslim olur. İnsan bulunduğu hâlin hangi otoriteye itaat ve hangi otoriteye isyan içerdiğini test ve tahlil etmek için mutlak doğru olan Allah’ın kitabı Kur’ân’a müracaat etmeli ve nefsinin ayarlarını gözden geçirmeleridir. Çünkü insan, dünyada iken kendi elleriyle kendi nefsinin Cennet ve Cehennem ayarlarını yapar.