“Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi’nin Celî Ta’lîk Levhası”
Ta’lik hattının en meşhur sîmâlarından Mehmed Es’ad Yesârî’nin (ö. 1213/1798) oğlu olan Yesârîzâde Mustafa İzzet Efendi’nin, 1770’li yılların başında İstanbul’da dünyaya geldiği tahmin edilmektedir.
İlk olraka hüsn-i hat sanatını babasından meşkedip icâzetnâmesini alan Yesârîzâde, babasının talebelerinden Yağlıkçızâde Mehmed Emin Bey’den de ders alarak 1202/1788 yılında mezun oldu ve icâzetini aldı. Ayrıca Topkapı Sarayı Hırka-i Şerif hizmetkârlarından Seyyid Osman Üveysî Efendi’den de hüsn-i hat talimi gördü ve 1203/1789 tarihinde icâzetini aldı. Sözkonusu 1203/1789 tarihli icâzetnâme Topkapı Sarayı Müzesi’ndedir.
Yesârîzâde, aynı zamanda iyi bir medrese eğitimi de alarak, müderris pâyesi ile İstanbul’un muhtelif medreselerinde vazifede bulundu. Genellikle müderrislikten sonraki mevleviyet pâyesi olan dereceye ulaşan âlimlere verilen mansıp ve kadılık makâmı anlamındaki mollalığa terfi eden Yesârîzâde, 1242/1826 yılında Mekke Kadısı ve 1245/1829 yılında da İstanbul Kadılığı’na tayin edildi. 1253/1837 yılında Anadolu Kazaskerliği pâyesine ulaşan Yesârîzâde, 1255/1839 yılında bilfiil Anadolu Kazaskeri olup, 1256/1840 yılında da Rumeli Kazaskerliği pâyesini elde etti.
1842 yılında Takvimhâne Nâzırlığı’na getirilen Yesârîzâde, kendi yazdığı harflerden alınan kalıplarla ilk ta’lik fontlarını oluşturdu ve bu harflerle ilk olarak 1258/1842’de Kassabbaşızâde İbrahim Efendi’nin Risâle-i İ’tikâdiyye adlı kitabı basıldı. 1259/1843’te bu görevinden azledilen Yesârîzâde, 1262/1846 yılında Rumeli Kazaskerliği’ne tayin olundu ve bu görevi esnâsında 1265/1849 yılında vefat etti. Yesârîzâde, Fâtih Medreseleri’nin arkasında, Tûtî Abdüllatif Efendi Medresesi’nin hazîresinde bulunan babasının kabrinin yanına defnedildi. Mezar taşı kitâbesini talebelerinden Ali Haydar Efendi celî ta’lik hattıyla yazmıştır.
Yesârîzâde, babasının tavrında yazdığı celî ta’lik yazılarının üslûbunu değiştirmiş ve 1815 yılından sonra kendine has bir üslup oluşturmuş, altmış yıl devam eden hüsn-i hat hayatında sürekli yazmıştır. Hızlı ve tashihsiz yazılar yazan Yesârîzâde’nin vefâtından sonra terekesinde 65 bin satır celî kalıp çıktığı rivâyet edilmektedir.
Ali Haydar Efendi, Hasan Şevki Efendi, Kazasker Mustafa İzzet, Kıbrısîzâde İsmâil Hakkı, Abdülfettâh Efendi ve Bursalı Ali Rızâ Efendi gibi birçok hattat yetiştiren Yesârizâde, İstanbul başta olmak üzere Hicaz, Mısır ve Rumeli’de muhtelif sebil, çeşme, camii, tekke gibi yapı kitâbeleri; hilye-i şerîfe, kıt’a gibi levhaları, mushaf gibi eserleri müzelerde ve şahsî koleksiyonlarda mevcuttur.
Yesârîzâde’nin, Antalya Etnografya Müzesi’nde 23x74 cm ebatlarında celî ta’lik zerendud bir levhası bulunmaktadır. Alanya Müzesi’nden gönderilen eser, 20 Kasım 1975 tarihinde 32.21.72 envanter nosu ile Antalya Müzesi envanterine işlenmiştir. Arapça yazılı levhada; “Men yüridillâhu bihî hayran yüfekkıhhü fi’d-dîn”, “Cenâb-ı Allah bir kimsenin hayrını murâd ederse o kimseyi mesâil-i şer’iyyeye (dînî konulara) âlim eder” meâlindeki hadîs-i şerif yer almaktadır. 1260/1844 tarihinin yazılı olduğu esere, Yesârîzâde “Ketebehu Yesârîzâde gufira lehümâ”, “Bunu Yesârîzâde yazdı Allah onu ve babasını affeylesin” şeklinde imza atmıştır. Müzehhibi hakkında bir bilgi bulunmayan eser, kenar cetvelleri çevresine birbirine bakan saz yaprakları, hatayi motif ve çiçeklerle tezyîn edilmiştir.