Osmanlı Devleti döneminde medrese olarak da kullanıldığından araştırmacılar tarafından “İmâret Medresesi”, “Ulu Camii Medresesi” ve Selçuklu dönemi yapısı olduğu için de “Selçuklu Medresesi” gibi isim tahminlerinde bulunulan Selçuklu Sarayı, günümüzde özel bir işletme tarafından turistlere hediyelik eşya satılan bir mekân olarak kullanılmaktadır.
Selçuklu Sarayı’nda, taç kapıdan girdiğinizde orta salona bakan on bir oda bulunuyor. Beş odası doğu tarafında, beş odası batı tarafında ve bir odası da kuzey kısmında yer alan Selçuklu Sarayı’nın doğu tarafındaki beş odanın duvarları yıkılarak şahıs mülkü hâline getirilmiş. Bu odaların duvarları yıkılırken ve Selçuklu Sarayı işgâle uğrarken dönemin yetkilileri neredeydi diye sorsak acaba nasıl bir cevap alırız veya cevap alabilir miyiz bilemem. Konunun akıl almaz tarafı ise birinci dereceden sit alanı olan ve dokunulması dahi yasak olan bu tarihi mekânların birilerine tapusu verilerek özel mülk haline getirilmesidir. Türk milletine âit olan târihi mekânların, yasal olarak verilmesi imkânsız olan bu tapuları neden, nasıl, hangi amaçla ve kimler tarafından verilmiştir sorusu muhatap bulur mu bilinmez.
Selçuklulara ait büyük medeniyetin, tarihi ile alakalı bilgileri, sanatı ile alakalı özellikleri ve kültürel yapısını yazılı belgeler üzerinden tespit etme imkânı sağlayan Antalya Selçuklu dönemi kitâbeleri günümüze ulaşan eşsiz birer hazinedir. Kaleiçi kitâbeleri, sanat eseri hüviyeti yanında, hukuk, idare, sosyal yaşantı, siyaset, iktisat, din, edebiyat, dil v.b. alanlara birinci dereceden kaynaklık etmektedirler. Bu önemli kitâbelerden birisi de Selçuklu Sarayı’na âittir.
Selçuklu Sarayı taç kapısı üzerinde yer alan kitâbe ile alâkalı Erten, Atabek Armağanşah Medresesi kitâbesini okuduktan sonra kitâbe hakkında şu açıklamaya yer verir; “Yanı başında bulunan bir Selçuk kapısındaki kitâbe pek silik olduğundan okunamadı”
Antalya Müzesi arşivinde kitâbe hakkında; “Kitâbe istalaktitli takkapının basık kemeri üstünde, istalaktitli sahanın altında, boş bırakılan nir yere yerleştirilen 0,70x1.07 m.lik bir mermerde Arapça sülüs 4 satırlık kitabenin satırlarının yalnız baş tarafları kısmen okunabilir haldedir. Sonu erimiş ve bozulmuştur” açıklamaları bulunmaktadır.
İn-situ hâlinde olan kitâbe, 70x105 cm ebatlarında, mermer üzeri 4 satır Selçuklu celî sülüsü ile yazılıdır.
الحمد لله على فضله و نعمائه و لطفه ......................................
و بعد لقد امر بعمارة هذا البنا السلطان ....................................
فى ايام دولة السلطان الاعظم ظل الله فى العالم ............................
الفقير الى الله تعالى امير السواحل مبارز الدولة ( فى سنة تسع و) سبعين و سبعمائة
Türkçe okunuşu: El-hamdü lillâhi âlâ fadlihi ve ni’amâihi ve lutfihi …………
Ve ba’de lekad ümira hâza’l-binâ es-Sultânu …………………………………
Fî eyyâmi devleti’s-sultâni’l-a’zami zillullâhi fi’l-‘âlemi ……………………….
El-fakîru ilallâhi Te’âlâ Emîru’s-sevâhilu Mübârizu’d-devleti (fî seneti tis’un ve) seb’îne ve seb’amiete
Türkçe çevirisi: “Hamd, fazlı, nimetleri ve lütfu……………… olan yalnız Allah içindir
Bundan sonra, bu binâ Sultan ………………………………..emredildi
Yeryüzünde Allah’ın gölgesi, en büyük sultanın devleti günlerinde ………
Yüce Allah’a muhtaç Emîrü’s-Sevâhil Mübârizü’d-devleti…………………”