Karamolla veya Makbule Mescidi olarak da bilinen mescid, Kaleiçi Barboros Mahallesi Civelek Sokak’tadır. Devlet arşivlerinden öğrendiğimize göre ise mescidin asıl ismi Makbul Ağa Mescidi’dir. Zamanla halkın dilinde Makbul Ağa ismi, Makbule’ye dönüşmüş.
Yine devlet arşivlerinde, Makbul Ağa Mescidi’ne âit, Makbul Ağa Mescidi Vakfı’nın olduğu ve bu vakfa bağlı Makbul Ağa Hamamı’nın (günümüzde Safa Hamamı) ve diğer akarlarının bulunduğu görülmekte ve bu akarlarla Makbul Ağa Mescidi’nin her türlü gideri yüzyıllarca karşılandığı anlaşılmaktadır. Günümüzde Makbul Ağa Vakfı’ndan ve akarlarından ise geriye hiçbir şey kalmamıştır.
Kaleiçi’ndeki Selçuklu dönemine âit mescitlerden biri olan Makbul Ağa Mescidi, diğer Selçuklu mescitleri gibi kare planlıdır. Selçuklularda çok kullanılan tek kubbeli mescidlerin inşası XIII. yüzyılda başlamış, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde yapımı yaygın bir şekilde devam etmiştir.
Makbul Ağa Mescidi dıştan 9,70 x 9,70 mt., içten 7,49 x 7,49 mt. ebatlarında, son cemaat yeri ve minaresi olmayan bir yapıdır. Kubbe kasnağı olmayan mescidde, kubbe geçişi Türk üçgeni ile sağlanmıştır. Kubbe çapı 7.40 mt, kubbe yüksekliği dış ölçülerle orantılı olarak 9,70 mt.dir. Mescidin kitâbesi olmadığından kesin inşâ tarihi bilinememektedir.
1955 yılında Eski Eserler Müfettişi Kemal Turfan tarafından şöyle raporlanmıştır: “Planı kare şeklindedir. Duvarlar moloz ve kesme taş kârgirdir. Alt pencerelerin kenarları yarı kesme taş ve üstü ahşap lentoludur. Üst pencereler sivri kemerlidir. Saçaklar pahlı kesme taştır. Üstü, kiremit kaplı, kasnaksız kubbedir. Son cemaat yeri yoktur. Kapı özengili, basık kemerlidir.
İçi süprüntü doludur. Mihrabın sıvası dökülmüş moloz taş gayri muntazam bir niş haline gelmiştir. Üstü basit kubbedir. Geniş ölçüde temizlik ve onarıma muhtaçtır.”
Selçuklu ve Osmanlı dönemi mescidlerinin ortak özellikleri, inşâ edildiklerinde dört taraflarının da açık olması veya bitişik nizam binâ yapılmış ise yapılan binanın da, medrese, zâviye, türbe veya diğer dîni hizmetlere âit bir yapı olmasıdır. Makbul Ağa Mescidi’nin doğu tarafında yer alan ve bitişik nizam olan yapı şahıslara âit bir yapıdır ve bitişik nizam olan bu yapıdan dolayı mescidin doğu tarafında yer alan dört pencereye duvar örülerek sağırlaştırılmıştır. Restorasyon sırasında bu pencerelere ışık yerleştirilmiş önlerine de bir cam konularak sanki pencere varmış! görüntüsü verilmiştir.
Doğu tarafındaki dört pencerenin sağırlaştırılması yetmiyormuş gibi, kıble tarafındaki dört pencerede aynı işleme maruz kalarak duvar örülmüş ve sağırlaştırılarak, ışık! yerleştirilmiştir. Yani Makbul Ağa Mesicdi’nin doğu ve güney tarafı tamamen duvardır. Sadece batı ve kuzey kısmındaki pencereler açık bırakılmıştır.
Makbul Ağa Mescidi, diğer tarihi yapılarda olduğu gibi geçirdiği restorasyonlarla Selçuklu dönemine âit özelliklerin neredeyse hepsini kaybetmiştir. Yapı tamamen sıvandığı için, kesme taştan olan mescidin görüntüsü günümüz mahalle camilerinden farksız hâle gelmiştir.
Yol yapım çalışmalarında, Ahi Yusuf Çeşmesi ve diğer tarihi eserlerde olduğu gibi, Makbul Ağa Mescidi’ninde doğu ve batı yönlerinden geçen yol dolgularla yükseltildiği için, mecsid zemin kotundan aşağıda kalmıştır. Ziyaret edip yerinde görmenizi tavsiye ederim. Ne diyelim, tarihi eserler tarih oluyor ve şekil değiştirerek tarihe karışıyor!