1211 yılında şehid düşen Antalya’nın fatihi I. Gıyâseddin Keyhusrev’in yerine tahta I. İzzeddin Keykâus (1211-1220) geçer. I. Gıyâseddin Keyhusrev’in oğulları I. İzzeddin Keykâvus ve I. Alaaddin Keykubad arasında yaşanan taht mücâdelesini fırsat bilen Antalya’daki gayr-i müslim ahâli ayaklanır.
1215 yılında, Kıbrıs’tan yardım alan Montbeliard, kara bir leke olarak tarihte yerini alan ve “bir Cuma baskını” adıyla bilinen kanlı bir katliamla şehri zapteder, Müslüman ahâliyi çoluk-çocuk, genç-yaşlı, kadın-erkek demeden tamamen kılıçtan geçirir ve bir kısmını yüksek kale surlarından kayaların üzerine atarak şehit eder.
Durumu haber alan İzzeddin Keykâvus ordusuyla Konya’dan derhal hareket ederek, 1215 yılının Aralık ayında Antalya’yı kuşatır ve 22 Ocak 1216 tarihinde şehri geri alır.
İzzeddin Keykâvus, bu talihsiz katliamın tekrar yaşanmasını önlemek için, Kalekapısı’ndan başlayan ve Kırkmerdiven’de biten, sekiz burçtan oluşan iç kale surlarını inşâ ettirrir. Yaşanan talihsiz katliamı, şirkin iktidar olduğu dönemi, Antalya’yı fetih için denizden ve karadan bir aylık muhâsarada yaşanan mücâdele, cehd ve gayreti anlatan Anadolu Selçuklu Dönemi’nin en muhteşem Fetihnâme’lerini mermer taşlara yazdırarak bu surların ve burçların doğu taraflarına koydurur.
Şehrin valiliğine yine Mübârezeddin Ertokuş’u tayin eder. Diğer surlar genişletilir ve yeni ilâveler yapılır, rıhtım tamir edilip, bir tersane kurulur. Antalya, Selçuklu deniz kuvvetlerinin merkezi haline getirilir, Emîrü’s-Sevâhil (Sahil Beyliği) ikâme edilir. Antalya ticaret limanı ve askeri üssü ile dönemin güçlü bir şehri olur. Güçlü bir donanmanın teşekkül etttirilmesiyle, Akdeniz sahillerinde başarılı fetih seferleri yapılarak, Antalya’ya olası bir saldırı için gerekli önlemler alınır.
İzzeddin Keykâvus’un yaptırdığı surlar, Kalekapısı’ndan başlayarak, Uzun Çarşı Sokağı’nın sonundaki kırkmerdivende bitmektedir. Selçuklu’da yaptırılan bütün burçların hatta bazen sur bedenlerinin üzerine mutlaka kitâbe koyma geleneği vardır. Sekiz burçtan müteşekkil bu sur dizesinin altı burcundaki kitâbelerden 1, 4, 5 ve 6. burç kitâbeleri kayıp; 2. burç kitâbesi Antalya Müzesi’nde ve 3. burç kitâbesi ise ait olduğu burçta in-situ hâlindedir. Yaptığımız araştırmalarda İzzeddin Keykâvus dönemine âit herhangi bir yapı kitâbesine ise maalesef rastlanılamamıştır.
İzzeddin Keykâvus dönemi kitâbelerinin başlangıç cümleleri, kitâbelerde olduğu gibi, şayet kitâbede yeterli yer varsa besmele veya tevhiddir ve devamında başarının Allah’ın bir lütfu olduğu vurgulanır.
İzzeddin Keykâvus’a âit “el-gâlib” ünvânının kullanıldığı kitâbelerde, “el-gâlib” dışındaki diğer ünvanlar olan “izzü’d-dünyâ ve’d-dîn, ebu’l-feth, emîrü’l-mü’minîn” Selçuklu sultanları tarafından ortak kullanılmaktadır. Burçları yaptıran emirler için, “el-‘abdü’d-da’îf” yani “zayıf kul” sıfatı kullanılmakta, güç ve iktidârın sultana âit olduğu ifâde edilmekte ve sultana olan bağlılık anlatılmaktadır. Kitâbelerde “el-fakîr” sıfatını da kullanan emirler, Allah’ın lütuf ve rahmetine olan ihtiyaçlarını dile getirmektedirler.
Antalya Kaleiçi’nde mermer veya taşa hakkedilmiş, Selçuklu döneminden günümüze ulaşmış 97 kitâbe bulunmaktadır. Sözkonusu kitâbeler, birinci dereceden çok kıymetli belgeler olup, Antalya şehrinin ecdadımızdan kalan tapularıdır.
“Antalya’nın 812. Fetih Yıldönümü”nün yaklaştığı bu günlerde, birkaç makâlemiz “İzzeddin Keykâvus Burç ve Surları Kitâbeleri” ile “Fetihnâme Kitâbeleri” üzerine olacaktır.