Arapça’da “kardeş” anlamında olan “Ahî” kelimesi, Türkçe’de “akı” yani “eli açık”, “cömert” anlamındaki kelimeyle terimleşmiş, “eli açık, cömert kardeş” mânâsına zenginleştirilmiş ve Anadolu’da Türkler tarafından kurulan “Ahîlik” teşkilâtının ismi olmuştur.
Ahîlik, 13 ilâ 19. yüzyıllar arasında, 700 yıla yakın bir süre Anadolu, Balkanlar ve Kırım’da yaşamış olan Türk halkının sanat ve meslek alanlarında yetişmelerini, ahlâkî yönden gelişmelerini ve kâmil bir insanın vasıflarını kazanmalarını sağlamıştır. Osmanlı Devleti’nin kurulmasında önemli rol oynayan Ahîlik, dünyevî ve uhrevî her alanı kuşatıcı yönleriyle, Selçuklu ve Osmanlı döneminde sosyo-ekonomik hayatı derinden etkilemiştir.
Vefâ, dürüstlük, eminlik, cömertlik, tevâzu sahibi, insanlara nasihat ederek onları doğru yola sevk etmek ve güçlü iken affetmek gibi fazîletlere sahip olan Ahî, fütüvvetnâmelerde yazılı olan ahlâk ve toplum kurallarını benimseyen sanat ve meslek erbâbıdır. Sanat ve meslek erbâbı olmayan kişiler, fütüvvet kurallarının hepsine uysa da ahî olamazlar. Şarap içen, zinâ eden, yalan söyleyen, koğucu, hile yapan, gıybette ve bühtanda bulunanlar, hâinler ahîlik teşkilatına alınmazlar ve fütüvvetten düşerler. Ahî, eline, beline, diline sahip olmalı, kapısını, gönlünü, sofrasını açık tutmalıdır.
Meşhur Fas’lı seyyah İbni Battuta 1370’li yıllarda Antalya’ya geldiğinde, kendisini misâfir edip ağırlayan Ahîlerden ve âdetlerinden bahsetmektedir. Evliyâ Çelebi’nin (ö. 1685), Antalya’yı anlattığı Seyâhatnâmesi’nde de; “Ziyâret-gâh-ı Adalya evvela Ahî Evran Sultan ve yine kale içinde Ahî Yusuf Sultan ve Murad Paşa Camii kurbunda Âşık Doğan Sultan ve Ahî Sultan Kızı ve nice ziyâretler dahî itdük” ifâdeleri, Antalya’daki Ahîliğin, Antalya’nın fethi sonrası teşkilatlandığını göstermektedir.
Evliyâ Çelebi’nin, Adalya (Antalya) Kaleiçi’nde türbesinin olduğunu ifâde ettiği Ahî Evran, İran'ın Hoy şehrinde dünyaya gelmiştir. Anadolu' da Ahîliğin kurucusu olarak bilinen Ahî Evran Sultan’ın (ö. 1262) asıl adı ise Şeyh Nasirüddin Mahmud’dur.
Asya içlerinden Anadolu'ya gelen mutasavvıflardan biri olan Ahî Evran, Özellikle Selçuklu Sultanı I. Alaeddin Keykubad'ın büyük destek ve yardımıyla, bir taraftan İslâmî-tasavvufî düşünceye ve fütüvvet ilkelerine bağlı kalarak tekke ve zâviyelerde şeyh-mürid ilişkilerini düzenlemiş; diğer taraftan iş yerlerinde usta, kalfa ve çırak münasebetlerini ve buna bağlı olarak iktisadi hayatı tanzim ederek, Ahîliğin Anadolu' da kurulup gelişmesine öncülük etmiştir.
Ahîler, Ahî Evran Veli’nin hanımı Fatma Bacı’nın kurduğu “Bâcıyân-ı Rûm” (Anadolu Kadınlar Teşkilatı) ile kadınları da eğitmiş, onları aşına, işine ve eşine bağlı yetiştirmiş ve kadınları meslek sahibi yaparak üretici konuma getirmişlerdir. Denilebilir ki Bâcıyân-ı Rûm dünyada ilk kadın sivil toplum örgütlenmesidir.
Hacı Bektaş-ı Veli (ö. 1271) ve Mevlana Celaleddin Rûmi'ye (ö. 1273) çağdaş olan Ahî Evran, 93 yıl yaşamıştır. Ahî Evran’ın, debbağlık (dericilik) mesleğini icra etmiş olması, debbağ esnafının pîri sıfatıyla anılmasına sebep olmuştur. Antalya Kaeliçi’nde, Karatay Medresesi’nin güney-doğusunda yer alan târihî Tabakhâne’nin (Tonozlu Hücre) konu ile alâkası ise tarafımızdan araştırılmaktadır.
Şimdi deriz ki; Muhyiddîn Arabî ve hocası Evhadüddin Kirmâni ile Anadolu’ya gelen ve Evliyâ Çelebi’nin, Antalya’ya gelişinde kabrini ziyaret ettiği Allah erlerinden Ahî Evran’ın türbesini bilenler beri gelsin.