Yürümek insanı dinç kılar. Ve düzenli yapıldığı takdirde her sporda olduğu gibi bedeninizi tanırsınız. Bir rahatsızlığınız olduğunda nedenini bilir hatta çözümünü de bulur hale gelirsiniz. Araştırmalar bu yönde. Ve yine araştırmalar elinde bir sopayla yürümenin tüm kasları çalıştırdığını ortaya koymuştur.
Eskiden yaşayan insanlarımızın asa ile yürümesi tevazudan olsa da yine içinde hikmet olduğu böylelikle ortaya çıkıverdi. Karanlık boş bir tarlaya yürümek ya da coşkun dalgalı bir denize… İnsanın yürüyüşü karakterinden de bir yansıma sunmaz mı bize?
Nitekim yaşlı bir insanın yürüyüşü doludizgin yürüyen bir gencin yürümesinden çok farklıdır. Yahut yeni yürümeye çabalayan bir bebekten elbette ayrılır. Mutluyken ki yürümek ile mutsuzken ki yürümek bir değildir. Demek ki yürüyüşümüz bize hayattan, o an’dan bir kesit sunar.
Eskiler kolesterol dertlerinin olmadıklarından bahsederler. Kızartma, çörek, börek seçmeden de yerlermiş. Fakat günde 20 km yürüdüklerini de anlatırlar. Malum eskiden ulaşım sıkıntılıydı, yürümek tek çareydi. Ve şimdiki büyüklerimizden de genellikle şunu duyarız. “Doktor yürümemi söyledi.”
Atalarımızda boş yere ‘hareket berekettir.’ dememiş. Şimdiki devrin insanları olarak bizde ulaşım aracı bilmesek her yere yürürdük muhakkak. Kolaylık devri diyoruz fakat bunu belki fark etmeden biraz abartıyoruz. Bir katlık bir yeri dahi asansörle çıkıyoruz örneğin.
Bedenimizin yemeye-içmeye nasıl ihtiyacı varsa harekete de ihtiyacı olduğunu gözden kaçırıyoruz. Mesela, gideceğimiz yerden birkaç durak önce inmek dahi bize çok şey kazandırır. Eskiden seyahatler de doğal olarak yürüyerek yapılırdı. Şimdi uçakla, arabayla vs. adeta ışınlanırcasına hop istediğimiz yerdeyiz.
Herkesin bildiği o yeri gördük mü, tamam yetti. Hemen geri dönelim. Bunun adı seyahat değil olsa olsa ‘Gittim, gördüm.’ olur. Seyahat denince insanın içine bir heyecan dolar. Yeni yerler keşfeder, yeni insanlar tanırsın ve bunların izleri hiç silinmez hafızandan. Azıcık kaybolursun mesela. Sorar, soruşturursun. Bir yere gittiysen illaki yürümelisin.
Çünkü bir yeri ancak yürüyerek tanıyabilirsin. Toplu taşıma araçlarının da güzel yanları elbette var fakat mesela bir yerden arabayla hızlıca geçersen, sadece tabloya bakmış gibi bir izlenim kazanırsın. O da güzeldir. Fakat durup o yerde vakit geçirmek; havasını, enerjisini hissetmek diğeriyle kıyaslanamaz.
Yürümek, insanın doğasını yeniler. Ferahlatır, aydınlatır. Düşünce dünyamızı genişletir. İnsanı farklı pencerelerden bakmaya zorlar. İnsanların görünüşlerinden daha gerideki hallerini görmeni, börtü böceğe daha hassas davranmanı sağlar. Ağaca olan saygını artırır. Yerdeki küçük bir çiçeğe bir bakarsın hayranlık duymuşsun.
Yürümek, eline alıp gözüne dayadığın büyüteçle piksel leşmiş dünyayı ayrıntılı bir şekilde incelemektir.