Birbirimizi anlamanın, birbirimizin yanında olmanın, birbirimize destek, huzur olmanın iki kanadı var. Psikolojik ve ruhsal yönlerimizin yanında nefse de sahibiz. Eğer birbirimize yoldaş olmak niyetiyle yolda isek şu iki kanadı iyi ayırt edebilmeliyiz.
Yoldaşlık dediğimiz kavram elbette ki yolda olmaktan gelir. Yani öncelikle soralım… Yolda mıyız? Yoldaşımız ne? Bu elbette bir insan olacağı gibi bir amaç, bir niyet, bir fikir de olabilir. Biz insandan yola çıkalım…
Yaşadığımız hayat sürekli mücadele etmemiz gereken bir saha. Bir ceylan kaçmaktan, bir aslan koşmaktan nasıl vazgeçmezse bizde her gün her gece hayat mücadelesinden vazgeçemeyiz. Ve bu mücadelede yoldaşımız varsa ne ala.
Eşizdir, dostuzdur, çocuğuzdur, yetişkinizdir… Hiç fark etmez. Eğer karşımızdakini anlayamıyorsak yarım kalmışızdır. Anlamak için sormak gerek. Önce kendimize. Karşımızdaki insanın nesi var? Eğer bu sorunun cevabı psikolojik ya da ruhsal bir sebebe dayanıyorsa öncelikle karşımızdakinin duygularını anlama yoluna gitmeliyiz. Bu ne demek? Duygular peyda oldukça kendilerine nefes alanı açarlar.
Hz. Mevlana’nın bir sözü var. “Dertli insan içi duman dolu bir odaya benzer. Onu dinlemek, o odaya bir pencere açmak gibidir.” Çoğumuzun: “Ya beni bir kere anla!” sitemi budur. Duyguya öncelikle ayna olmalı. Bu çocukta da yetişkinde de böyledir. Çünkü herkes öncelikle anlaşılmak ister. “Üzgün müsün?” “Kızgın mısın?” “Çok mu heyecanlandın?” gibi sorularla karşımızdakinin o an ki duygusunu sağaltırız. Ve bunu yaparak o kişinin duygusunu da fark etmesini sağlarız.
Şimdi geldik ikinci kanada. Eğer karşımızdakinin sıkıntısı, derdi; nefsi bir temele dayanıyorsa yine nedenini sorabiliriz ancak duyguya odaklanmak yerine odak noktamızı duruma çevirmemiz gerekir. Örneğin; oruç tutan biri çok acıktım, susadım dediğinde, aa çok mu acıktın, dersek onun daha fazla açlığını, susuzluğunu hissetmesine neden oluruz.
Bunun yerine sabret, az kaldı demek ona güç verir. Başka bir örnek: “Bebeğinde ne yaramaz, çok yoruluyorsundur. Aa bak gözaltlarında şişmiş uykusuzluktan. Ben senin yerinde olsam çok sinirlenirdim.” demek o anneye anlamanın ötesinde onun yorgunluğunu, yılgınlığını daha çok hissetmesine sebep olur.
Örnekleri kendi hayatımızda çoğaltabiliriz. İşte böyle durumlarda hem biz hem karşımızdaki aslında omzuna bir el dokunulmasını ve hadi yürü demesini ister/ isteriz.
Bu iki durumu idrak ederek yolda ve yoldaş olma dileğiyle…