Seher vakti imsak vaktinden önceki yaklaşık 2 saati kapsayan zaman dilimi olarak belirtiliyor. Bilimsel araştırmalar biyoritmimizin(biyolojik saatimizin) bu vakitlerde kalkmasının uygun olduğu görüşünde.
Vücudumuzdaki insülin, kortizon ve adrenalin hormonlarının aktif olduğu bu vakitler. Ki şeker hastalarının günün en erken saatlerinde mutlaka bir şeyler yemeleri gerekliliği bunun ispatı olsa gerek. Ve yine sporcuların antrenmanlarına genellikle sabah 5’te başlamaları da bu bilginin sonucu.
Maddi yönü bu ancak manevi yönüne bakacak olursak bu tek cümleyle ifade edilemez. Kur’an’da “seher vakti istiğfar edenler” diye geçer. Yunus Emre “seherde Aşık’a uyku haramdır” der.
Tan yeri ağarmadan evvelki o serinlik ve dinginlik halinin bize anlattığı bir şeyler var. Ruhumuzun ortaya çıktığı, onu madden olmasa da manen kavrayabildiğimiz, hissettiğimiz, nefeslendiğimiz büyülü bir an. Şunu düşünmeden edemedim.
Herkes(tüm canlılar doğanın kendisi dâhil) derin bir uykuda oluşundan mı ileri gelir bu sükûnet yoksa herkes uyanık olsa yine aynı iç huzur ve dinginlik hali ortaya çıkar mı?
Her anın, zamanın bir ruhu var kuşkusuz. Bu vaktin ruhu da farklı. Seher vaktinde içinde, dışında sükût olmalı. Başın eğik, yumuşak ve için temiz… Mayanı o ruha tutturursan ne ala.
Bu vaktin bir de bereket yönü var. Nasıl bir bereket? Ömrün bereketi… Bereket ölçülmez, gizemi bilinmez ve hatta ölçülmeye çalışıldığında geri gider. Bereketi kaçtı deriz. Ona sadece teslim olunur. İşte seher vakti de ömrün, sağlığın, huzurun katlandığı bir an.
Bebeğimin ağlamasının gecenin sessizliğini bölmesi, dışarıdaki bozuk fıskiyenin sesi ve uzaktaki bir köpeğin arada bir havlaması dışında tüm evren derin bir uykuda. Birazdan ezan okunacak ve biraz sonra kuşlar ötüşmeye başlayacak.
Tan yeri kendini günün ilk ışık huzmelerinin davetiyle bulacak gökyüzünde. Ürkütücü ve hüzünlü olan bu geçişin tadını ayrı bir güven duygusuyla yaşayacağım. Bir şeylere yeniden, geriden ve beriden bakma rahatlığını ve huzurunu da…
Bu satırların noktalandığı seher vaktinden selam olsun…