Rutinlik sandığımız kadar kötü bir şey midir?
Söz gelimi dünyayı etkilemiş isimlerin hepsinin günlük bir rutini olduğunu ve bu rutine sadık kalarak o eserleri üretebildiğini düşünürsek rutinlerimiz pek de sıkıcı, yavan ve keyifsiz olmaktan çıkabilir ve bizi tam tersi peşinden koşturabilir.
Rutin, insanı başarıya götüren en önemli anahtarlardan. Ve bir rutin oluşturmak sanılandan çok daha zor. Çünkü düşünün rutinleşmesini istediğiniz bir şeyi bir yıl boyunca mesela her gün yapacaksınız hatta aynı saatlerde.
Bu süreç fiziksel güç ve sağlam bir irade gerektiriyor. O yüzden keyif aldığımız ve bizi yerimizden kaldıracak kadar sevdiğimiz bir şey olması gerekir ki onu dahi bir düzene oturtmakta zorlanabiliriz. Bir rutinin illa her gün aynı saatlerde olmasına gerek de yok.
Mesela şu da bir rutindir. Her hafta sonu görmediğim bir yere gideceğim. Ya da her ay hayatıma bir yenilik katacağım. Ama tekrar edelim sürdürülebilirlik çok önemli.
Başarılı insanların, kalkınmış ülkelerin kilit noktası hep aynı şeyi sürekli yapmaları ve bu şekilde istikrarı yakalamaları olmuştur. İşini rutinleştirerek büyük eserler bırakan isimlere bir bakalım.
İbn-i Sina, her gün sabah namazından kuşluk vaktine kadar -yani yaklaşık 2 saat cami kandilinin altında çalışarak şu an tıp dünyasına ışık olan Kitbuşşifa’sını kaleme almış.
Anthony Trollope hiç değişmeyen sabah erken saatlerde yazma seansları sayesinde kırk yedi roman ve on altı kurgu dışı kitap üretmiş.
Henry Miller “Üretme anlarının sürdürülebilir olması için insanın son derece disiplinli olması, disiplinli bir yaşam sürmesi gerektiğini biliyorum.” Demiş.
Bu bana küçükken gittiğim kamptaki bir hocamı hatırlattı. Oldukça sert ve disiplinli olan bu eğitmen bize 5 gün boyunca bedenimizi zorlayan antrenmanlar yaptırmıştı ve gerçekten bu hareketleri yaparken canımız yanıyordu.
6. Gün sonunda kamp bitmiş evlere giderken hepimizi tekrar sıraya sokup “Şınav pozisyonu al.” diye komut vermişti. Bizde garip bir ifadeyle yavaş yavaş şınav pozisyonu aldık ve ilk gün bir tane zor çektiğimiz şınavı bu defa 20 kere çekebildiğimizi ve zorlasak daha fazlasını yapabileceğimizi fark ettik. Belli rutinde yaptığımız yoğun spor programına bedenimiz sadece 5 günde alışıvermişti. Ve eskisinden çok daha dinç ve dinamiktik.
Bir şeyleri yaparken çekilen acı başka bir yazı konusu olsa da şu örneği veremeden geçemeyeceğim. Bir döneme damgasını vurmuş Ferrari’sini Satan Bilge’de dağda yaşayan bir keşiş, yaptığı ufak bir ihmalkârlık yüzünden sabah saat 6’da kendini buz gibi sulara bırakmıştı.
İradesine ceza vermişti yani. Güçlendirmeye yönelik bir hareketti bu kuşkusuz. Ve bir şeyler yapmak az ya da çok acı veriyordu. Misal bir şey mi üreteceksin kafanı zorlarsın. O istediğini alana kadar kafa patlatırsın.
Söz gelimi rutinlerimizde hayat var. Bizim yapmamız gereken koşullarımızı sevdiğimiz işleri rutinleştirmek için iyileştirmemiz. Çaba ve sabırla…