“Sabah erkenden dinç bir şekilde uyanıp tüm işlerimi halletmek istiyorum ama ikinci gün bu isteğimi yerine getiremiyorum.”, “Dişimde apse var fakat bir türlü doktora gitmiyorum.”, “Diyete başlayacağım ama şunu yedikten sonra.”, “İbadetlerimi yerine getirmek istiyorum fakat şu bir geçsin.”, “Spora başlayacağım.” “Yarın olsun şu kişiyi arayacağım.” Bu liste uzayııp gider. Fakat fark ettiniz değil mi kendinizde yahut çevrenizde bu veya bunun gibi ertelemeye dair sözlerin hep dönüp durduğunu?
Hepimiz hayatımızda bir şeyleri erteleriz. Kimimiz kimseye hatta kendimize dahi pek zarar getirmeyecek kadar az kimimiz hayatımızı sekteye uğratacak çevremizdeki insanları yoracak kadar fazlaca gösteririz bu davranışı.
Erteleme davranışı yapılan araştırmalarda en çok mükemmeliyetçi insan tipi tarafından görülmüş. En iyisini yapamayacak olma duygusu o işe başlamayı engelliyor ve sonuçta başarısız olmuyor ama ne yazık ki o işi yapmış da olmuyor. Lakin yine araştırmalara göre herhangi bir işe başladığımızda, beynimiz onun tamamlanmasını istiyor. Tamamlayamayınca da kendisini huzursuz hissediyor. Peki, küçük- büyük işlerimizi neden erteleriz?
Uzmanlar erteleme davranışının öğrencilik yıllarında alışkanlığa dönüştüğünü belirtiyorlar. Sınava son gün kala sabahlamak, ödevi yine son zamanlarda araştırmaya koyulmak, sunumu sabahında çalışmak vs
Erteleme davranışının çocuklukla da bir bağlantısı var. Otorite altında iş yapan çocuklar büyüyüp yetişkin birey olduklarında nasıl olsa artık bana kimse karışmıyor diyerek yapacakları işten kaçma eğilimi gösterebilirler. Bence bunun yanında tam tersi sürekli beğeniye göre iş yaptırılan çocuk da yetişkin olduğunda kendini boşlukta hissedip ne yapacağı konusunda kararsızlık içinde kalabilir ve o işe bir türlü başlayamaz. Yani aslında bir işi yapma becerisi içten gelen enerjiyle devamlılık sağlıyor. İç disiplinini geliştiren kişiler hayatlarını ertelemiyorlar.
Genel çerçevede bakacak olursak iki türlü erteleme var aslında. Biri belli bir vakte kadar yetişmesi gereken işler. Diğeri de hayallerimiz. Yapmak istediklerimiz. Belli vakti olan işi her hâlükârda yaparız son saatlerde dahi olsa. Çünkü üstümüzde otoriter bir baskı söz konusudur. Peki ya hayaller? Aslında hayata bakacak olursak burada da belirli bir vakit söz konusu değil midir? Yani bir bitiş çizgisi var. Belki de bazı yaş almış insanların seyahate çıkmaları, tekrardan üniversite okumaları bundan kaynaklıdır.
Peki, erteleme davranışından kurtulmak için ne yapmalı? Bunun için çeşitli zamanı kullanma teknikleri mevcut. Ancak psikolojik boyutta naçizane önerim ertelediğimizin önce farkına varmak ve bu durumun önüne geçmek için özellikle günlük rutin işlerde düşünmeden hareket etmek. Bir an da kalkıp o işi halledivermek. Gerçekten kafanız rahat oluyor, geçmişte takılı kalmıyor ve hafifliyorsunuz.
Erteleme davranışının sağlık boyutu var ki sanırım en ciddiye alınması gereken tarafı bu. Çünkü sağlıkta erken müdahale çok önemliyken geç kalınan sağlık sorunları bireyi geri dönülemez bir yola sokabilir. Bu yüzden bunu okuduğunuzda azıcık telaşa düştü iseniz durmayın telaşın ardından gidin.
Belki de en çok ertelediğimiz şey birbirimize söylemekten çekindiğimiz, belki korktuğumuz bu yüzden de içimizde sakladığımız, bir vakit söylerim diye beklettiğimiz o güzel duygular. Fakat kaçırdığımız nokta; ödevin tarihi var, yaşamın ise yok!