Ulus Devletin tanımı: “Ulus devlet, meşruiyetini bir ulusun belli bir coğrafi sınır içindeki egemenliğinden alan devlet şeklidir. Devlet politik ve jeopolitik bir varlık, ulus ise kültürel ve/veya etnik bir varlıktır.”
Yaşam alanının bir çok alanında hakim olan otorite ilişkilerinin ilkeleri ve kargaşanın ilkelerinden hareketle, geleceğin otoritesinin edimselleşmesinde, yakın geçmişin nitel eğiliminin genel bir sonucu olan ulus devletlerin durumu hakkında yaklaşık bir fikir elde edilebilir.
Günümüzde ulusçuluğun ortaya çıkardığı Uluslaşma süreciyle küreselleşme süreci arasındaki gerilim, ulus devletler düzenini sarsınca, dünyanın birçok bölgesinde kargaşaya neden oldu.
Bu kargaşalar eğer uzun sürerse, başta kargaşanın yaşandığı bölgeler olmak üzere, toplumlar arasında katı ve diktatöryel otorite arzusunun artacağı açıkça öngörülmektedir.
Ayrıca böylesi bir beklenti, yeni bölgesel iktidarlar yerine, güçlü bir küresel otorite arayışını körükleyebilir. Kargaşa ve kaosdan doğan bu olanak, küreselleşme sürecini şüphesiz güçlendirecektir.
Bölgesel çatışmaların sona erdirilmesi için güçlü bir merkezi otorite isteği, otoritenin ilk ortaya çıkışının sosyolojik arzusudur. Herkesin öldürme gücünü kullanmasından doğacak kargaşa yerine, birinin öldürme gücüne rıza gösterilmesi, otoritenin ortaya çıkışını kolaylaştıran sosyolojik bir bileşkedir.
Günümüzün toplumları da benzer şekilde, dünyada sadece bir gücün varlığını, bölgesel güçlerin çatışmasının doğuracağı kargaşaya tercih etmeleri çok güçlü bir olasılıktır. Bu demektir ki ulus devletler, bölgesel çatışmalar çıktıkça zor durumda kalacaklardır.
Küresel bir devletin kurulmasının olasılıkları, ulus devletlerin kuruluş olasılıklarından çıkarılabilmesi olasıdır. Stratejik olarak bir yaşam alanındaki bütün alt kimlik ve yapıları söküp, bireyin ait olma duygusunu ulus potasında eritmek, ancak bireyin bu yapılarla olan bağını gevşetmekle olasıdır.
Öte yandan küresel devlet de dünyadaki orta ölçekli güçler olan ulus devlet yapılarını parçalayarak, alt kimliklere ve yapılara bölerek, küresel güce muhtaç hale getirmekle, bütün insanlığın ait olma duygusunu küresel bir kimlikte birleştirebilir ve bu durum alt yapısı oldukça güçlü bir zeminde gerçekleşebilme ihtimaline sahiptir.
Bu durum, ulus devletlerin ikinci dereceden yapılara bölünmesi anlamına gelmektedir. Bu yapılar küçük etnik kimlikler olduğu gibi dini kimlikli yapılar da olabilir.
O halde ulus devletler bu süreçte ayakta kalabilmek için ulusaltı aidiyet duygusunu kışkırtacak eylem ve etkinliklerden uzak kalmalıdır ya da bu aidiyet duygusuyla ulus duygusunun kaynaşmasını sağlayacak yol ve yöntemler aramalıdırlar.
Küresel Sermaye Ulus Devletlerin Efendiliğinden Rahatsızlık Duyuyor
Küresel devleti kuvvetle arzulayan ulus üstü sermaye, ulus devletlerin yerel pazarların efendisi olmasından rahatsızlık duymaktadır, bu nedenle borçlarla veya başka yol ve yöntemlerle ulus devletleri pazarın dışına itmeyi istemektedirler.
O halde uluslararası finans kuruluşlarının borç verirken önceliğinin, kamu iktisadi kuruluşlarının özelleştirilmesi isteğinde kilitlenmesi, anlaşılır bir tutumdur.