Tarım sektörü, ülkelerin gelişmişlik düzeyi hangi seviyede olursa olsun, tüm ülkelerin ekonomik hayatlarında önemli bir yere ve öneme sahiptir. Çünkü insanların yaşamlarını sürdürebilmesi için gereken gıda maddeleri ile kullandıkları hammaddelerin büyük bir bölümünün teminini, tarım sektörüyle sağlanmakta ve bu sektörün ikamesi bulunmamaktadır.
Ekonomik kalkınma sürecinde, tarım sektörü ile sanayi sektörü arasında sıkı bir ilişki ve etkileşim mevcuttur. Bu nedenle geçmişte tarıma dayalı ekonomilere sahip olan gelişmiş ülkeler, önce tarım sektörüne ağırlık vererek tarım sektörünün gelişmesini sağlamış, daha sonra bu sektörden elde edilen kaynak birikimleri ile sanayileşmeye hız vermiştir. Kalkınmanın yolu buradadır.
Tarım sektörünün diğer sektörlere nazaran daha vazgeçilmez ve stratejik öneme sahip bir sektör olması nedeniyle, büyük ölçekli hatta çok uluslu işletmelerin tarım sektörüne ya da bu sektöre bağlı yan sektörlere olan ilgisinin arttığı görülmektedir.
Tarımsal faaliyetler, büyük ölçekli ve alanında uzman tarım işletmeleri tarafından, modern tarımsal yöntemler kullanılarak sürdürülmelidir. Sürekli olarak değişim ve gelişim gösteren piyasa şartlarında, gerek büyük ölçekli, gerekse orta ölçekli tarım işletmelerinin yöneticileri, işletme faaliyetleri sürdürülürken, yaşanan olaylar karşısında daha profesyonel ve planlı davranmak zorundadır.
İşletme yöneticilerinin belirli bir plan içerisinde olması ya da gelişen olaylar karşısında bilinçli davranıp rasyonel kararlar alması ise doğru ve gerçek bilgilerin varlığı ile mümkündür. Bu nedenler ile bütün işletmelerde olduğu gibi tarım işletmelerinde de muhasebe bilgi sisteminin, işletmenin geleceği açısından ayrı bir yeri ve önemi bulunmaktadır.
Tarımsal faaliyetlerde bulunan tüm işletmelerde üretim süreçleri sonucunda elde edilen tarımsal mamullere ilişkin gerçek ve kesin muhasebe bilgilerine ulaşmak oldukça güçtür.
Ülkemiz için milli sektörlerin başında gelmesi gereken “Tarım Sektörü” ile ilgili olarak güncel verileri paylaştık. Bu veriler ışığında görüyoruz ki; günümüzün süper güç devletlerinin kalkınmasının temelinde tarım sektörü bulunmaktadır.
Devletler tarafından bu sektöre verilen değer ve destekler aslında dolaylı olarak diğer sektörleri pozitif yönde etkilemektedir. Tarımsal üretimden elde edilen değer, diğer modern sektörlere yapılacak temel kaynağı oluşturmaktadır. Milli kalkınmanın yolu budur.
Türkiye birçok önemli alanda gelişmeleri yanlış okuduğu ve adım atmakta geç kaldığı için başta sanayi devrimi olmak üzere birçok stratejik zıplamayı kaçırmıştır. 2019 yılını yaşadığımız şu günlerde hala oldukça yanlış tarım uygulamalarını devletin desteklediğini maalesef görüyoruz.
Canlı hayvan ve kırmızı et ithali, saman vb ürünlerin dahil ithal kalemler listesine yazıldığını görülmektedir. Hayvancılık ülkemiz insanın en önemli geçim kaynaklarından bir tanesi ve ülkemiz hayvancılık içinde oldukça uygun bir coğrafyadır. Bu potansiyeli kullanmak noktasında aciz olmayalım. Hayvancılıkta durum böyleyken diğer tarımsal faaliyet alanlarında da durum hiç farklı değildir.
Başta yaş sebze ve meyve üretimi noktasında İsrail ve batı menşeli tohumlara muhtaç durumdayız. Bu tohumlarla üretim yapmak zorunda bırakılan çiftçilerimiz, yüksek verim elde etmek için yine aynı menşeli ilaçları kullanmak ve oldukça yüksek paralar ödemek zorunda bırakılıyor. Yani emeği heba oluyor.
Diğer tarafından milli değerlerimizden bir tanesi olan şeker fabrikaları özelleştirilmek suretiyle etkisizleştiriliyor. Buradan hareketle batı tarafından üretilen adi şekerin ülkemiz tarafından satın alınması hedefleniyor.
Rekabetin acımasızlaştığı 21 yüzyılda devletler halklarını korumuzsa zamanla küresel güçlerin boyunduruğunda hareket eden ülke haline gelinir. Kısacası Türkiye dünyada mazlum milletlerin umut bağladığı bir ülkedir. Sorumluluklarımızı bilerek istikbali inşa edelim. Bize bizden başka dost yoktur.