ABD-Rus ilişkileri olumlu bir seyir halindeyken, yürüttüğü seçim kampanyası boyunca Çin’i bir “döviz spekülatörü” iddiasıyla suçlayan Trump, Çin’e karşı sert bir duruş sergilemiş ve izleyeceği politikayı ortaya koymuştur.
Ayrıca Trump’ın başkan olmadan önceki iş adamı kimliği, ABD’nin Orta Asya ile daha güçlü ekonomik ilişkiler kuracağı hakkında öngörüsel fikirler vermektedir. Açıkça ifade edebiliriz ki ABD, Çin’in bölgedeki ekonomik gücünü ve nüfuzunu bir tehdit olarak görmektedir.
Bu anlamda Trump, Çin’in Yeni İpek Yolu Projesine olumlu gözle bakmayacağı ortadadır. Tüm bunlar bir arada değerlendirilmek suretiyle bir öngörüde bulunmak gerekirse, bölgenin hem Rusya hem Çin hem de ABD için vazgeçilmez olduğu ortadadır. Buradan hareketle önümüzdeki günlerde bu üç devlet arasındaki rekabet artan bir seyir halinde devam edecektir.
Bölgenin sahipleri olan Orta Asya Türk Cumhuriyetleri için ise bu durum büyük bir önem taşımaktadır. Çünkü tek bir kutuba veya kutuplara bağlı olarak uydu devlet şeklinde yaşamlarına devam etmek istememektedirler. Orta Asya Türk Devletleri, gelişimlerini sürekli kılabilmek adına çok taraflı politikalar izlemeli ve En büyük Türk Ülkesi olan Türkiye ile ilişkileri her alanda derinleştirmelidirler.
Yani ABD’ye yanaşıp Rusya’yı veya Rusya’ya yanaşıp Çin’i bir kenara atmak yerine Türkiye ve birbirleriyle stratejik bir iş birliği halinde olup küresel güçlerin arasındaki rekabette bir denge politikası izleyerek gelişmelerini sürdürmeleri en doğru strateji olacaktır. Ve gelişmeler nihaiyi bir neticeye varınca elbette vatan şairlerimizden ZiyaGÖKALP’ın “Vatan ne Türkiye’dir Türklere, ne Türkistan
Vatan, büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan” dizeleriyle ifade ettiği o güzel ülke TURAN mutlaka kurulacaktır.