Eski üst düzey CIA yetkilisi Graham E. Fuller 16 Temmuz 2016’ da yani 15 Temmuz askeri darbesinin hemen ertesi günü, darbe sonrası öngörülerine ilişkin supliminal mesajlarla dolu bir makale yayımladı.(*) Fuller makalesinde, “nihai senaryonun kendini ortaya çıkarması” olarak değerlendirdiği 15 Temmuz askeri darbesinin Türkiye’deki tüm kesimler için “felaket bir kaybet-kaybet olayı” olduğunu iddia ediyor. Fuller bu kaybet-kaybet olayını “dini temelli iç politikalarından dolayı Erdoğan’dan nefret eden ve gitmesini isteyen kesimlerin (geleneksel dini inanca sahip kesimin, askerlerin, eski muhafazakâr laiklerin ve Kemalistlerin) ya demokratik düzeni sakatlayıcı başka bir darbeyi kabul etmek ya da politikalarını sevmemelerine rağmen Erdoğan’ı desteklemek zorunda kalmaları durumu olarak değerlendiriyor. Ve bu ön kabul ile Erdoğan karşıtı kesimlere darbe sonrası alınacak pozisyonlarla ilgili hem mesaj, hem de taktikler veriyor.
Eski bir CIA yetkilisinin darbenin hemen ertesi günü böyle bir makaleyi kaleme almış olması ve darbenin başarısız(!) olmasından daha kötü(!) olan şeyin Erdoğan’ın bu darbeden güçlenerek çıkması olacağını bir rahatsızlık ve risk olarak açıkça dile getirmesi ve Erdoğan karşıtı unsurlara Ondan kurtulmanın(!) taktiklerini vermesi, bu darbenin arkasındaki üst aklın adresini açık ve net işaret ediyor.
Aynı şekilde Amerikan Foreing Policy Dergisinin yazarı Edward Luttwak ta darbe sonrası yayımladığı bir makalede 15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlığını(!) “Erdoğan’ın Öldürülememesine” bağlamıştı. Görünen o ki, bu üst akıl ve Türkiye’deki yeminli Erdoğan düşmanı tüm kesimler elbirliği ile Erdoğan’ın ortadan kaldırılması temelli bir kaos planı yapmışlar... Başta kazan-kazan ilkesi üzerine kurulan bu kaos planı, liderine ve iradesine sahip çıkan halkın darbeye karşı direnmesi sonucunda bozulmuş ve ortaya çıkan nihai senaryoyu “felaket bir kaybet-kaybet durumuna” çevirerek başlarına geçirmiştir. İşte bu “kaybet-kaybet durumunu kazan-kazan durumuna acilen tebdil edebilmek adına darbenin hemen ertesi günü yeni plan ve senaryolar için harekete geçtikleri makalede ortaya konulan ifadelerden açıkça anlaşılıyor.
Erdoğan karşıtı unsurlara, bakın nasıl bir taktik veriyor Fuller; “……… Erdoğan'ın hataları, başarısızlıkları ve hükümetinin artan yolsuzlukları zaten kitlesel olarak yönetimini gözden düşürmüştür. Partisinin yönetimindeki ilk on yılda uzun seriler halindeki kayda değer başarılarını gözden düşürecek ve baltalayacak bir süreç içinde oldu. Erdoğan, iktidara nasıl geldiyse aynı yolla iktidardan sandık yoluyla düşürülmesi de bir zorunluluktur. Giderek artan sorumsuzca yönetimi alaşağı edilmeli ve görevden alınmalı, başarılı bir lider olma iddiasında bir daha asla bulunamayacağı bir biçimde buna etkili bir son verilmelidir.”
Bunun anlamı şudur; ABD menşeli stratejik üst akıl, kaybet-kaybet durumunu kazan-kazan durumuna tebdil etmek için Erdoğan’ın kayda değer tüm başarılarını halkın gözünden düşürecek, yalnızlaştıracak ve itibarsızlaştıracak bir sosyo-psikilojik savaş başlatacağının sinyal ve taktiğini ilk günden ortaya koymuştur. Darbenin gerçekleşmesinden kısa bir süre sonra ne yapacağını bilmezcesine hız kesen terör olaylarının bir anda düğmesine basılmışçasına artış göstermeye başlaması, FETÖ ile mücadelede yaşanan “at izi, it izi” tartışmaları, 15 Temmuz ruhunu zedelemeye yönelik etnik ve siyasi kışkırtmalar, bunların hepsi ABD menşeli stratejik üst aklın ürettiği sosyo-psikolojik savaşın göstergeleri olarak değerlendirilmelidir. (Devamı yarın...)