Bir Zaferi elde etmek kadar, elde tutmak ta önemlidir…
15 Temmuz gecesi tanklara ve namlulara göğsünü siper eden, 246 şehit ve binlerce yaralı pahasına vatanına, bayrağına ve milli İradeye sahip çıkan işçi, memur, emekli, esnaf, öğrenci, doğulu, batılı, cemaatli, cemaatsiz her kesimden halkımız tarihi bir zafere kanı ve teri ile imzasını atmıştır. Fakat bu gün gelinen noktada birilerinin bu tarihi zaferi gerçek kahramanların elinden adeta kapkaç yaparcasına gasp etmeye, sahiplenmeye çalıştıklarını ibret ve dehşetle izliyoruz… Sanki lisan-ı hâl ile şöyle diyorlar ; “ Zaferi siz kazandınız ama düzeni biz kuracağız…”
Yeni bir sosyo-pisikolojik savaşla karşı karşıyayız…Birileri FETÖ ve DAİŞ üzerinden yürüttükleri algı operasyonları ile halkın iradesine yeniden ipotek koymak istiyorlar. Bu kez hedefte yıllarca topluma hizmet etmiş, faziletler toplumunu inşa etme yolunda emek sarf eden ve ehlisünnet omurgayı oluşturan cemaat ve cemiyetler var. 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminin ülke genelinde meydana getirdiği travma ve oluşturduğu tahribatın en yoğun olarak hissedildiği kesimler şüphesiz İslami cemaat ve cemiyetler olmuştur. DAİŞ ile başlayan ve FETÖ’nün son terörist darbe girişimi ile en üst noktasına ulaşan bu tahribat ve ifsat süreci maalesef toplumun İslami cemaat ve cemiyet algısını olumsuz yönde etkilemiştir.
Geçtiğimiz günlerde görüştüğüm bu güne kadar sayısız uluslararası yardım organizasyonuna imza atmış uluslararası bir STK temsilcisi, bu yıl organize ettikleri kurban bağışı kampanyalarına katılımın geçen yıllara nispetle olağan üstü seviyede düşüş kaydettiğini üzüntüyle bildirdi. Çocuğu İslami bir cemaatin yönettiği yurtta kalan diğer bir arkadaşım, söz konusu cemaatin son derece güvenilir olmasına karşın, gelişen olaylar karşısında tedirgin olduğunu ve çocuğunu bu yurtlardan almak için alternatifler aradığını söyledi.Bu tür endişe ve kanaatlerin oluşması, yaşanılan travma ve meydana gelen tahribatın boyutlarını göstermesi açısından son derece önemlidir.
Üst üste gelen bu toplumsal travmaların İslami cemaat ve cemiyetler üzerinde oluşturduğu tahribatın bir an önce giderilmesi toplumsal geleceğimiz açısından hayati öneme sahiptir. Zira İslami cemaat ve cemiyetler toplumu birleştirici değerlerle inkişaf ettirme, mükerrem ve kâmil insan yetiştirme ve nihayet bir faziletler toplumu inşa etme sorumluluğunu omuzlarında taşıyan kritik bir misyona sahiptirler. Bu misyonları ile de yeni Türkiye’nin teminatıdırlar. Eski Türkiye kalıntısı darbeci/vesayetçi anlayış sahibi unsurlar bu sosyolojik gerçeklikten yola çıkarak belirledikleri yeni stratejiyle, her gün kanal kanal gezip, ekranlarda arzı endam ederek DAİŞ ve FETÖ’ nün omuzundan tüm İslami cemaat ve cemiyetlere ateş ediyorlar. FETÖ’ nün tüm günahının faturasını bu cemaat ve cemiyetlere keserek Yeni Türkiye’nin dinamiğini teşkil eden müesseseleri yıpratmaya hatta yok etmeye çalışıyorlar… Önlerine gelene FETÖ damgası vurup ötekileştirerek geçmişteki FETÖ-ERGENEKON işbirliği ile işledikleri cürümleri gözden kaçırmaya çalışıyorlar.
Bugün tv ekranlarında arzı endam eden ve demokrasi dersi vermeye çalışan zihniyetin kan ve gözyaşı ile dolu darbeler tarihini hiç unutmadık ve unutturmayacağız. FETÖ’ cü darbe ve kumpasların varlığı, bu gün ekranlarda şirin çocuklar gibi arzı endam eden Ergenekoncu, Balyozcu halk ve hak düşmanı emekli generalleri toplum vicdanında aklanmaya yetmeyecektir.
Kerameti kendinden menkul bu darbeci/vesayetçi derin devlet kalıntısı aklı evvellerin FETÖ’ nün toplum üzerinde oluşturduğu travmayı fırsat bilerek boşluk doldurmaya çalıştıklarının ve bir takım kripto haşhaşinin de bunların değirmenlerine su taşıdıklarının farkındayız. Nitekim, FETÖ’yü de , PKK’yı da , DAİŞ’i ve 29 harfin kombinasyonundan oluşan daha nice örgütleri de bu ülkenin başına bela edenlerin bu zihniyet sahibi derin devlet kalıntısı zevat olduğunu biliyoruz. Bu güne kadar toplumun parçalanmışlığından, terörden, anarşiden beslenen ölü sevici, kan emici darbeci/vesayetçi zihniyetin, toplumu ayakta tutan, birleştiren ve inkişaf ettiren İslami cemaat ve cemiyetlere karşı başlattığı asimetrik savaşın da farkında olmalıyız. Bu travmanın biran önce atlatılması ve oluşturulan tahribatın giderilebilmesi için hem devletimize, hem toplumumuza, hem de İslami Cemaat ve emiyetlere önemli görevler düşüyor. Başta belirttiğim gibi 15 Temmuz’da elde edilen tarihi zaferi elde tutmak ve 15 Temmuz ruhunu yaşatmak istiyorsak bulanık suda balık avlayan eski derin devlet kalıntısı ulusalcılara da, kripto haşhaşilere de meydanı bırakmamalı, yeni asimetrik sosyo-psikolojik saldırılara karşı en iyi savunma taarruzdur anlayışıyla bir dakika bile boş durmadan çalışmalıyız.
Gayret bizden Tevfik ve inayet Allah’tandır.