Adı ne olursa olsun, meşrebini ne şekilde tavsif ederse etsin, bir cemaat kendini ümmetin diğer fertlerinden üstün ve seçilmiş görürcesine hareket ediyorsa, sinesinde “haşhaşilik” virüsü taşıyor demektir.
“Hizmet” kavramını kendi cemaatinin mensuplarını dünyalık makamlara taşımak olarak anlayan ve hizmet etmeyi kamusal alana nüfuz etmek olarak algılayan anlayış neohaşhaşiliğin ta kendisidir. Kendi meşrebinin mensuplarından başkasını yanında yakınında barındırmayan, görevde liyakate değil, bağlı olduğu meşrebe bakan ve kendi meşrebinden olmayanları ikinci sınıf muameleye layık gören anlayış “paralelciliğin” de ta kendisidir. Hz. Mevlana’nın “Nasipse gelir Çin’den Yemen’den, Nasip değilse ne gelir elden” sözünü, “Bizdense(!) gelir Çin’den Yemen’den, bizden(!) değilse ne gelir elden…” şeklinde te’vil eden anlayış ta “neohaşhaşi” anlayışın ta kendisidir.
Amacı, ümmet şuurunda münevver şahsiyetler yetiştirmek ve bir rahmet toplumu inşa etmek olan cemaatleri tenzih ederim. Fakat tarihsel bir vakıa olarak “Haşhaşilik”; bu gün aynı misyonu taşıyan cemaatler için de geçerli bir vasıf ve tanımlamadır. Ümmetin ve devletin âli menfaatlerini ağabeylerinin emir ve işaretlerine tercih edenler, haşhaşiliğin bu günkü temsilcileridir. Zira onların tek gayesi emanete sahip çıkmak değil nüfûz etmek ve köşe kapmaktır. Cemaat aklı devlet aklına galebe ettikçe bu zevatın sözde hizmetleri hezimetlere dönüşmeye mahkûmdur. Keşke bu hezimet sadece kendi hezimetleri olsa… Adam yetiştirmeyi adam yerleştirmek olarak algılayan hastalıklı anlayış İslam’ın tasvip edeceği meşrû bir anlayış değil, ancak neohaşhaşi anlayışıdır. Bu noktada kendini “cemaat” olarak tanımlayan tüm kesimlerin aynanın karşısına geçerek duruşlarını gözden geçirmeleri ve “ Cemaat miyiz, yoksa cemaatçi miyiz ?” sorusunu kendilerine sormaları elzemdir. Aynı şekilde ehli siyasetin de devlet aklı ile hareket ederek kendisini muaheze etmesi, ümmet ve devletin âli menfaat ve maslahatı açısından son derece önemlidir. Aksi takdirde bu anlayışa şu ya da bu şekilde bel bağlayan, sırtını veren ehli siyaset bilmelidirler ki, böyle giderse istikbalde bir kez daha tarihin tekerrür etmesi mukadderdir.
Ülkemin etrafındaki coğrafyada ateşler yanarken, ümmetin yetimleri, dulları umudunu Anadolu’ya bağlamış, dört bir yandan feryat ederken, vesayetçi bürokratik oligarşi ve kripto paralel kalıntıları sinsi planların peşinde koşarken, kerameti kendinden menkul cemaatçi neohaşhaşi anlayış bürokraside köşe kapmaca oynuyorsa, birilerinin de şu hali pür melalimizi dile getirmesi lazımdır diye düşünüyorum.
Heyhâd!.. Gel gör ki, bu iş bizim gibi bir âcize kalmış…
Son tahlilde şunu açık ve net söylüyorum ki, “Allah’a kul Resulü’ne (A.S.) ümmet olmaya çağıracağı yerde, kendine tabi olmaya çağıran ve emanete sahip çıkma değil, nüfuz etme refleksiyle hareket eden her cemaat “neohaşhaşidir” … Bu böyle biline…
“Bitmez bu zillet!.. Bitmez bu zillet !...
İllâ Devlet !.. İllâ Devlet !..”
Ve-s Selam…