Yeni başlayan 2017-2018 eğitim öğretim yılımız bütün genç öğrencilerimize, öğretmenlerimize, eğitim camiasına ve ülkemize hayırlar getirmesini yüce Allah'tan(cc) temenni ediyorum. Bu sene bir kaç İlkin gerçekleşeceği bir eğitim öğretim yılı olacağı anlaşılıyor.
İnşallah bu ilkler, içinde bulunduğumuz toplum için faydalı ve bereketli olur. Yeni müfredat ilk defa bu yıl 5 ve 9. Sınıflarda uygulanacak olmakla birlikte, seneye inşallah tüm sınıflar için geçerli olacaktır.
Yeni müfredatının tamamlanmasıyla eğitimde geçmişe ait olan vesayetten kurtulacağımıza inanıyorum. Eğitim ve öğretimimizde olmazsa olmaz olarak değerlendirdiğimiz eğitimde millileşme konusunun ilk başlangıcının müfredattan geçtiğine inanıyorum.
Müfredatın millileşmesi söz konusu olunca o müfredatı uygulayan eğitimcilerin özverili çalışması da bunun üzerine eklenmelidir. İşte o zaman çok başarılı bir nesil yetişecektir. Bu yıl 2. olarak uygulanacak yeniliklerden birisi de TEOG sınavındaki açık uçlu sorular.
Bu konu, cümlede kendisince ifade edildiği gibi açık uçlu olduğu kesindir. Neden mi dersiniz? Bir soruyu sordunuz a b c d herhangi bir şıkkı işaretleyip sonuçta doğru veya yanlış bir cevap olarak karşımıza çıkar.
Soruyu yanlış sormak ve sorulan sorunun cevap şıkkını yanlış bir şık olarak verilmesinden başka bir yanlış olma ihtimali yok. Olabilecek o yanlış da Milli Eğitim'in kendi eliyle yaptığı yanlış olarak daha öncelden karşımıza çıkmış olan şeylerdi. Şimdi yeni uygulama ile ortaya atılan açık uçlu soruların cevap şıkkı olarak belirlenen kelime birden fazla anlamda ifade edilebilir.
Böyle birden fazla anlatılan bir kelimeyle karşı karşıya kalınırsa sistem hangisini doğru kabul edecek, hangisini yanlış kabul edecektir. Böyle bir problemin çözümü nasıl olur. Benim zihnimi kurcalayan ve ilerde olası itirazların bolca geleceği bir konu olarak karşımızda durmaktadır. Ben inanıyorum ki Milli Eğitim bakanlığımız bu konuda iyi bir araştırma yapıp, konuyla ilgili de kapsamlı bir sonuç çıkararak, olaya el atar ve neticede inşallah öğrencilerimiz başarılı bir TEOG sınavı geçirir.
Üzerinde durulması gereken başka bir konu olarak da, İmam Hatiplerden değer devşirenlerle, İmam Hatiplere değer katanlar arasındaki farkı iyi tespit etmektir. Sanki insanların yapmış oldukları işler hiç önemli değilmiş gibi kendilerini bir yere atma adına İmam Hatibin bahçesinin kenarından geçmiştim diyerek İmam Hatiplerin üzerinden kendilerine prim yapılıyor gibi.
Böyle uğraşanların mevcudiyetini görmek İmam Hatip camiası adına, eğitim camiası adına ve bu memleket adına üzüntü vericidir. Talip olunan makama ehil değilsek, değil İmam Hatipli olmak, ne olursak olalım sonuçta bu millete hiçbir değer katamayız.
Bu konuda nokta atışı tespitler yerine ortaya konuşuyorum ki, bu tip suiistimallerin fark edildiği zaman hiçbir önem ve değer verilmemesi gerektiğini anlayalım. Makamlar oturulan koltuk değildir. Makamlar girilen gönüllerdir.
Makam ve mevki için haksız yere yapılan kırıcı, yıkıcı tüm iş ve işlemler olumlu veya olumsuz olarak kişiye geri döner. İnsan makam adına kırdığı kalbin ev sahibini unutmamalı ve gücendirmemelidir. Elimizdekilerin hepsinin emanet olduğunu aklımızdan çıkarmayalım.