İki haftadır Türkiye’nin ve dünyanın gündemi haline gelen Kudüs konusunda sanal mücahitlerimiz ve sanal silahşörlerımiz her şeyi söyleyip, yazdılar. Bizim söyleyeceğimiz şeyler onların söylediklerinin yanında ve yaptıklarını zannettikleri cihadın karşısında hiç bir anlam ifade etmeyecektir.
Eleştiriyor musunuz diye sorarsanız; evet eleştiriyorum. Yapılanların ulaşması gereken asıl hedeften uzaklaştığını gördüğüm için eleştiriyorum. Yerinde olan icraat Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı ümmeti bütünleştirici ve her kesimi zulme dur dedirtecek faaliyetlerdir.
Ümmetçi düşünen ve zulme rıza göstermeyen kimse bu icraatı eleştiremez, ancak takdir edebilir. Bir yerlere mesaj vermeyi hedefleyen sosyal medya paylaşımları, Müslümanların bir araya gelmesinde ne fayda sağlayacaktır? Bu konuda nasıl hareket etmemiz gerektiğini düşünmemiz ve ittifak ederek birlikte çalışmalar yapmamız gerekirken, cemaatlerimizin ve cemiyetlerimizin istikbalini ümmetin istikbalinin önüne geçirdiğimizi gördüğümde bu toplumun bir ferdi olarak ümidim kırılıyor.
Çocuklarımızın yetiştirilmesinde eğitimimizin ümmetçi bir mantık ile İslam’ı doğru anlama ve algılamamız gerekmektedir. Müslümanlar olarak İslam’ı nasıl anladığımız hususunu bir gözden geçirmemiz gerekir. Kılmış olduğumuz namazla, tutmuş olduğumuz oruçla, ibadet olarak yaptığımız fiillerle sanki Allah’ı kendimize köle yapmak mı istiyoruz? Ç
ektiğimiz tesbih, kıldığımız namaz, tuttuğumuz oruç, kestiğimiz kurban ve adaklarımız Allah’ı bizim istediğimiz şekilde işlerimizi düzene koymaya zorlamak için yapıyorsak, inancımızı yeniden bir gözden geçirelim. Yoksa bu ibadetlerimiz bizim insan olarak kalabilme adına kendi faydamıza olduğu için mi yapıyoruz. Bu iki hususu çok iyi ayırmak zorundayız. Kudüs bizim kırmızıçizgimizdir ama Kudüs’ü bizim için kutsal yapan İslam’dır, yani esas kırmızıçizgimiz İslam’dır.
Ümmet bilinci dışında İslam’dan verilen tavizler Kudüs’ü gözden çıkarmayı gerektirecek kadar ileriye gittiyse Kudüs’ün kırmızıçizgi olması mümkün olmayacaktır. Kuranı Kerimde Hac suresi 37. Ayetinde Allah-u Teâlâ kurbanlarınızın kanları ve etleri Allah’a ulaşmaz diyor ya işte aynen o ayette olduğu gibi tutmuş olduğumuz oruç, kılmış olduğumuz namaz ve ibadet olarak yapmış olduğumuz her şey aslında Allah’a bir katkı sağlamaz ve faydada vermez.
Eğer biz yapmış olduğumuz ibadetleri kendimiz için, kendi insanlığımızı muhafaza etmek için yapmıyorsak o halde biz o ibadetlerimizi başka bir şey elde etmek için yapıyoruz demektir. Onun da bu dünyada bile karşılığı olmadığı için ahirette asla karşılığı olmayacaktır. Ümmetin birliğini sağlayamayan İslam anlayışımız, bizim cemaatimize ne kadar faydalı olacak ve bizim cemaatimiz ümmetin birlikteliği adına ne kadar büyük işler yapabilecek diye düşünmek zorundayız.
Çünkü cemaatler İslam ümmetinin küçük parçalarıdır ve o küçük parçalar kendini asıl kabul ettiği sürece hiçbir anlam ifade etmeyecektir. Bugün Kudüs’le ilgili söylenebilecek çok şey var belki ama biz çocuklarımızı inancımızı doğru anlamaya yönelik eğiterek yetiştirmezsek, bugün Kudüs için söylenecek hiçbir şey yok demektir.
Çocuklarımız inancımızın gereğini ruhlarında hissederek ve insanlığa Adalet dağıtan bir sistem olduğunu düşünerek inanmazsa sadece bu dünya menfaatlerinin peşinde koşan bir nesil haline dönüşür. O zaman İslam’ın karşısında olduğunu düşündüğümüz kimselerden ve topluluklardan ne farkımız kalır.
Dünyaya adalet ile hükmetmeyeceksek Kâbe’nin, Mekke’nin, Medine’nin, Kudüs’ün, Bağdat’ın, Şam’ın, İstanbul’un bizim için ne anlamı olacak. Bizi adalete yönlendirmeyen, Adalet hissimizi geliştirmeyen hiçbir iş dünyada doğruya götürecek duyguları teşkil etmeyecektir.
İnsanlara ve insanlığa adaletle muamele eden ve onları adil olarak paylaşımda bulunmaya sevk eden, yeryüzünde fitne ve fesadı ortadan kaldırabilecek adil bir sistem ortaya koymayacaksak yapmış olduğumuz ibadetler ve kutsal olarak gördüğümüz değerler bize bir fayda vermemiş demektir.
Çocuklarımızı ve gençlerimizi dünyada adaletin simgesi olarak yetiştirmek için öncelikle eğitim sistemimizin düzelmesi gerekmektedir. Bunun için düzelmesi gerektiğini söylediğimiz eğitimimiz beşikten mezara kadar olması gerektiğinin altını çizmek isterim. Ahiretimizi garanti etmek mi istiyoruz, İnsanlığa adaletin tesisi için mücadele edersek, işte o zaman ahiretimizi garanti etmiş oluruz.
Ümmet bilinci içerisinde ve adil bir dünya için uğraşmıyorsak, bu dünyada ne kadar mükemmel yaşadığımızı zannetsek bile ahiretten nasibimiz olmayacaktır ve Kudüs gibi yerler sanal âlemlerde ve gösterilerle daha çok kurtarılmayı bekleyecektir.