Her şeyden önce sözde müttefiklerin ülkemizi düşürmeye çalıştığı zor durumu kolaylaştırmasını ve Afrin’e yaptığımız harekâttan en kısa zamanda yüzümüzün akı ve zaferle tamamlamamızı nasip et ALLAH’ım. Bu günkü yazıyı harekât başlamadan önce yazdığımı hatırlatmak isterim.
“Bir vatandaş, bir bürokrat, bir siyasetçi velhasıl bu ülkede yaşayan bir fert olarak mahalli yönetimleri, yerel yönetimleri, genel yönetimi ve hatta Ülke yönetimini eleştirmemiz doğru mudur?” diye insanların kafası karışmaktadır.
Bu kafa karışıklığı mevcut idareye zarar vereceği endişesinden kaynaklanmaktadır. Ama bu hususta ileriye giderek fütursuzca eleştirenlerin varlığı da bir hakikattir.(Eleştirinin dozajı ve yöntemi ayrı bir yazı konusudur.)
Sorumluluğunu bilen ve yaptıklarının hesabını sonunda mutlaka vereceğine inanan bir fert veya idareci, sorgulanamaz olduğunu düşünmez, düşünemez. O halde kim olursa olsun bir insan olarak hata yapma ihtimaline karşı -uyarılma, eleştirilme ve hatırlatma ölçüleri dâhilinde ikaz edilmesi mutlak gereklidir.
Hep söyler dururuz ya; Bedir Savaşı'nda Ordu konumlanmasının yanlışlığını gören donanımlı/tecrübeli sahabe, Peygambere(sav) “Bu vahiy mi yoksa sizin düşünceniz mi?” diyebilecek bir cesarette ve hassasiyettedir. Bizlerin de edebe uygun bir vaziyette- idarecilerimizi uyarmamız, idarecilerimizin yanlışlarını göstermemiz mutlaka gerekmektedir ki bu husus görebilenler için bir zorunluluktur.
Peygamber(sav) de, nasıl kendisine yapılan uyarıya kulak verecek, pozisyon değişikliğine gidecek bir olgunluğa sahip idiyse, idarecinin de uyarılara kulak vermesi, uygulamalarını eylemlerini dahası niyetini gözden geçirmesi, hatta gerekli değişikliği yapması kendisi için bir zorunluluktur.
Yani mesuliyeti olmadan hiç kimse bir işi yapma hakkına sahip değildir. Sayın Cumhurbaşkanımızın yer yer bu ve benzeri şekilde özeleştiriler yaptığını görmekteyiz. 2019 seçimleri öncesinde, en küçüğünden en büyüğüne kadar, teşkilatlarının içinde bulunduğu ataleti, tarafgirliği ve çıkar ilişkilerini metal yorgunluğu olarak zikretmesi bunun açık göstergesi değil midir? (Bütün bunların hepsini eğer Cumhurbaşkanımızın yerine bizler söylemiş olsaydık kesinlikle siyasete müdahil olmamamıza rağmen linç edilirdik.)
Sayın Cumhurbaşkanımızın dikkat etmesi gereken yerlerden bir tanesinin de Antalya olduğu gerçeğinin altını çizmek isterim. Bu konuda acilen tedbir alması gerektiğini düşünüyorum. Çıkar ilişkilerinin, ahbap-çavuş ilişkilerinin, cemaat-cemiyet münasebetlerinin, bazı grupların bazı yerleri parselleme girişimlerinin kol gezdiği bir Antalya hadisesinden ve siyasi idareden bahsetmek herhalde çok da abes olmayacaktır.
Mevcut durum gösteriyor ki bu konularda bazı illerde alınan tedbirlerin yanında, Antalya ve emsali olan diğer illerde de tedbir alınmazsa, 2019 seçimlerinde sonuç itibariyle “Başkan” olarak sayın cumhurbaşkanımızı görmekle birlikte, AK Parti'nin mecliste iktidar olarak hedeflenen ve istenilen oyu alamayacağı açıktır. Durumun vahametini gören AK Parti ve MHP üst idaresi gerekli çalışmaları şimdiden yapmaktadır.
Devlet aklının ve ufkunun gerektirdiği düzenlemeleri yaparak milletin istikbalini düşünen bu siyasetçileri yürekten tebrik ederim. Ama onların göstermiş olduğu hassasiyeti yerel teşkilatlar desteklemediği sürece kaçınılmaz sonuç aşikârdır. 7 Haziran siyasete kulak çekme operasyonu olarak bunun açık göstergesidir.
Ülke sınırları içinde bir seyahat esnasında şahit olduğum, bürokratın birinin yerel atamalarla ilgili söylediği söz çok manidar gelmişti: Amir, idarecisine “filan yere atamış olduğumuz Müdür nasıl birisi?” diye soruyor, sorunun muhatabı; “onu biz atadık amirim, neticede bizim cemaatten, bizim sendikadan ve bizim partiye oy veriyor, kriterlerimizin hepsine uygun.
Dolayısıyla o arkadaş çok iyi birisidir.” diye cevap veriyor. Liyakate dikkat etmeksizin, bu tip kriterler üzerinden siyasi yerleştirmeler yapılmasının doğru sonuç vermeyeceği o günkü şartlarda bile gözler önüne serilmişti. Şimdi bugün, sizce de, bundan farklı bir iş yapılıyor mu? Göründüğü kadarıyla değişen bir şey yok.
Yerel siyasetin bu halde gitmesi durumunda, “2019 siyasi dengelerini değiştirecek kararlarının olduğu”nu açıkça ifade eden; gerek Antalya içi gerek Antalya dışı halkın birçok kesiminin, bir bilinç geliştirmesi söz konusu olmaktadır. O halde iktidar, bu hususta, yerel idarelerin ve yerel teşkilatların yeterince toparlayıcı olmadığının farkına varmak ve “ortalığı cemaatler arası parsellemek suretiyle idare etmek” gibi bir durumdan kurtarmak zorundadır.
Teşkilatları bir guruptan alıp diğer guruba vermekte doğru çözüm değildir. Şöyle yapın böyle yapın demek siyasete akıl vermek olacağı için bu konuda eksikleri göstermenin yeterli olacağını düşünüyorum. Bu hususta yapılması gerekenleri acilen yapmak gerektiğinin altını bir kere daha çiziyor ve yazının muhataplarınca dikkate alınacağına inanarak ülkeyi idare edenlere başarılar diliyorum.