İnsanların bugünkü olan olayları iyi anlayabilmesi için, geçmişi hatırlaması ve geçmişteki olaylardan ders çıkartması gerekir ki tarih tekerrür etmesin. Bir gün bir dostumla oturmuş konuşuyoruz. Laf lafı açtı konu FETÖ ile mücadeleye geldi. Anlattığı olayla farkına varmadan Reis’in Fetö ile mücadele konusunda ne kadar yalnız olduğunu anlamak adına bir misal vermiş oldu.
17/25 Aralığın hemen sonrasında geçmişte Fetö ile bağlantılı olduğunu bildiği bir arkadaşını arayıp, bak gördün mü kardeşim bu insanlar gerçekten samimi değiller, bu insanlar vatan, millet, din ve iman için bir araya gelmiş bir topluluk değil.
Gel şunların arasından ayrıl ve bunlarla bir daha görüşme dediğinde; karşıdaki muhatabı ise biz ölümüne bu yoldayız, bizde geri dönüş olmaz diye cevap verdiğinden bahsetti. 17 25 Aralık'tan sonra gün geçer devran döner 15 Temmuz darbe girişimi olur, milletin onurlu direnişiyle darbe etkisiz kılınır.
Bu Fetöcü insanların vatana olan ihanetinin artık başka türlü belgelenecek hiçbir tarafı kalmamıştır. Fakat benim burada hatırlatmak istediklerim bunlar değil, bunları hepimiz zaten biliyoruz. Fetullah Gülen'e tabii olmaktan biz asla geri dönmeyiz diyen kişilerin en yakını Antalya'dan Bakanlığın birine Daire Başkanı olarak gider.
Daire Başkanı olarak bu giden kişiyi gittiği makama kimin tavsiye ettiğini bilmem, kimlerin referans olduğunu bilmem, o esnada talebin yukarıdan aşağıya mı? Aşağıdan yukarıya mı? olmuştur bilmem, o hadiseden sorumlu olanların kimler olduğunu bilmem, arkasında hangi sivil toplum kuruluşlarının var olduğunu bilmem.
Yani kısacası bu konularda herhangi bir bilgimizin olup olmadığını söyleyemem ama bunu bilen birilerinin olduğunu biliyoruz. Amacım birilerini hedef almak değil işlerin amacına uygun yapılması isteğinin tezahürüdür.
Sayın Cumhurbaşkanımız Fetö ile mücadele yapacağım diye bütün varlığını ortaya koyarken ne kadar yalnız kaldığının açık göstergesi olarak bu verdiğim üstü kapalı misal zannedersem hepimiz için yeterlidir.
Bir başka hususun vahametini anlatan konuda 2019 seçimlerini mevcut kadrolarla kazanamayacağını düşünen Sayın Cumhurbaşkanımız metal yorgunluğu diye ifade ederek, kadroların değiştirilmesi ile ilgili büyük bir çabaya girişmiştir.
Tabii bu kadroların değişmesi birilerini görklere çıkartıp, birilerini yerin dibine sokmak anlamında değildir. Bir nöbet değişimi olarak ele alınır ve bu nöbet değişimi neticesinde biri görevden gider, diğeri göreve gelir. Bu hadisede gücenecek, kırılacak hiç bir konu yoktur.
İnşallah gelenler gidenleri aratmaz diye düşünüyorum. Ama manidar olan bu kadroların Cumhurbaşkanını yeteri kadar anlamadıklarının açıklığıdır.