Beşikten mezara kadar ilim öğrenmenin faydasından bahseden bir toplum içerisinde yaşıyoruz. Beşik kelimesinin bilgiyle, ilimle ne alakası var ki, bu anlamlı sözün içerisinde beşik diye geçmiştir.
Hiç düşündük mü? Bilginin kaynağı nedir insanın ve insanlığın geleceğine yön veren bilgilerin kaynağının nereden geldiğini hiç düşündük mü? Şöyle bir araştırdım gördüm ki, bilginin kaynağı birinci olarak Allah'ın vahyidir, İkincisi ise insanın korkuları ve vesveseleridir.
Allah’u Teâlâ (cc) insanlığı yarattığı andan itibaren kuluna, onun nasıl yaşaması gerektiğini en iyi şekilde peygamberleri aracılığıyla rahat ve huzurlu yaşamayı öğretmiştir. Eğer Allah(CC) vahiy yöntemi ile insanlara doğruyu İyiyi ve güzeli öğretmemiş olsaydı o zaman insanlar nefsinin, korkuların ve şeytanın vesvesesinin esiri olurdu.
Sonuçta Dünya kaos ortamından kurtulması mümkün olmayacak bir yer haline gelirdi. Oysa Allah (cc)hakiki Rahman olandır, işte Rahman sıfatının tecellisi olarak insanları dünyada huzur ve mutluluk içerisinde olabilmeleri için vahiy göndererek nasıl yaşayacaklarını öğretmiştir. Bu sayede insan kendini yetiştirirken kendinden gelen neslide yetiştirmede vahiy penceresinden bakmak zorundadır.
Bu bağlamda bakacak olursak çocuk eğitimi henüz ana rahmine düşmeden önce başlar diye düşünüyorum. Çünkü ebeveyn çocukla ilgili düşüncelerine ana rahmine düşmeden önce başlar. Bu düşüncelerde o çocuğun geleceği ile ilgili temellerin oluşmasına sebep olur.
Çocuk ana rahmine düşer ve anne baba yine o çocukla ilgili düşüncelerini hissettirerek çocuğun dünyaya gelmesine vesile olurlar. Ama bu arada o çocuk anne ve babasının kendisi için düşündüklerinden etkilenerek dünyaya gelir. Tabii anne babanın işi burada bitmez, hayatı anlaması ve hayatı yaşaması noktasında çocuğun eğitimine devam eder. Hatta bugünlerde görüyoruz ki çocuklardan daha çok hırslı bir vaziyette (TEOG) imtihanlarına ve üniversite imtihanlarına hazırlanmaları için gayret sarf ettirmektedirler.
Bazen bu gayret o kadar ileri gider ki esas İmtihanı, yani dünya imtihanını çocuğuna öğretmediklerinin farkına bile varmazlar. Çocuklarımızı gelecek endişesiyle hazırlamak yerine insanlara, insanlığa ve içinde yaşadığı topluma faydalı olabilme bilinciyle yetiştirmek zorunda olduğumuzu unutmamalıyız. Dünyada en büyük makam olan makamların Efendisi peygamber efendimizin(sav) makamı değil midir? O ise Dünyadan miras bırakmadan ayrılan bir kişi olduğunu din büyüklerimiz bize söylemez mi?
Hırs içerisinde çocuklarımıza hedef olarak daha çok para kazanmak, dünya hayatında lüks içerisinde yaşayabilmeleri adına daha çok hırs etmelerini tavsiye etmenin dışında başka bir iş yapmıyoruz sanki. Biz insanlığa ve topluma faydalı çocuk mu yetiştiriyoruz, yoksa bilmeden dünyada hem kendine hem de topluma zulmedecek insanlar mı yetiştiriyoruz iyi düşünmemiz gerekiyor.
Onun için çocuk yetiştirirken beşikten mezara kadar ifadesinde olduğu gibi, daha çocuklarımızı ana rahmine düşmeden önce eğitmeye başladığınızı ve bizim hasletlerimizin çerçevesi içerisinde bir nesil yetiştirdiğimizin farkına varmak zorundayız. Makamlar mevkiler ve içinde bulunduğunuz sosyal statüler tamamen gelip geçicidir. Makam, mevkiler bugün var yarın yoktur, Oysa Allah'ın rızası ölümsüz ve ebedidir.