Türkiye gibi iklim, yer şekilleri, flora, fauna ve hidrografik özellikler ile sosyal ve kültürel farklılıkların ve zenginliklerin zirve yaptığı bir ortamda alternatif turizme yönelme daha büyük bir önem arz etmektedir. Turizm değerlerimiz sanıldığından çok fazladır. Ancak maalesef bunları yabancıları bırakın, kendi halkımızın dahi farkına vardıracak derecece tanıtamamışız.
Bu zenginliklere ülkenin her tarafında rastlamak mümkündür. Bir örnek verelim: Daha düne kadar Gaziantep iline bağlı, sınırda bir ilçe merkezi olan Kilis örneği. Nüfus ve yüzölçümü bakımından Türkiye’nin en küçük illeri arasında yer alan bu ilimizin sınırları içinde 25 tane tarihi camii, 13 konak, 16 çeşme, 17 kervansaray ve han, 6 hamam, 9 türbe, yüzlerce tarihi ev, birkaç külliye ve çarşı, sahabe makamı ve mezarları.
Bunların dışınca muhteşem Ravanda Kalesi, Oylum Höyük, su kemerleri, Kilis Müzesi, Akpınar ve Söğütlüdere rekreasyon alanları, Sabunhane Binası, Salih Efendi Sokağı, Kilis Evi (Eyvan), Vehbi Efendi Kervansarayı, Kilis Mozaikleri, Mozaikli Bazilika, Anıt Ağaç ve Tekye (Tekke) Mevlevihanesi yer almaktadır. Ayrıca, Kültür ve Turizm Bakanlığı desteğinde yapılan kazılarda Kilis İli sınırlarında toplam 62 höyük, 8 tepe yerleşmesi, 22 yamaç yerleşmesi, 16 düz mekan yerleşmesi, 11 kale, 17 Paleolitik buluntu, 6 kaya oyuğu mezarı, 6 mezarlık, 3 doğal mağara, 2 kireçtaşı ocağı, 1 su kanalı, 1 su kemeri tespit edilmiştir.
Bu kadar zengin kaynaklara sahip olan Türkiye’nin alternatif turizmi geliştirmesi, dünya turizminden daha fazla pay alma yarışı sürecinin yaşandığı bir dönemde ülke açısından büyük önem arz etmektedir.