“Semud (Kavmin) de de ayetler (onların kötü yaşama tarzlarına ve sonunda helak olmalarına şahitlik eden somut işaretler, bulgular, buluntular, belirtiler) vardır. Hani onlara: “Belli bir süreye kadar yararlanın’ denmişti. Ancak Rablerinin emrine başkaldırdılar; böylece bakıp-dururlarken, onları yıldırım çarpıp yakaladı. Artık ne ayağa kalkmaya güç yetirebildiler, ne yardım bulabildiler. Bundan önce Nuh Kavmini de (yıkıma uğrattık). Çünkü onlar da fasık bir kavim idi.”[1]
Kutsal kitaplarda, her helak olan kavimden sonra onları izleyen diğerleri, öncekilerin hazin sonlarından ibret almış olup onların işlediği büyük günahları işleyip Allah’ın gazabını hak etmeselerdi aynı hazin sonla karşılaşmayacaklarından bahsedilir. “De ki: ‘Yeryüzünde gezip dolaşın, böylece daha öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görün. Onların çoğu müşrik kimselerdi. Öyleyse sen, Allah’ın (bir takdir olarak) geri çevrilmesi mümkün olmayan gün gelmeden önce, yüzünü dimdik ayakta duran dine çevir. Kim inkâr ederse, artık onun inkârı kendi aleyhinedir; kim Salih bir amelde bulunursa, artık onlar kendi lehlerine olarak (Cennet’teki yerlerini) döşeyip hazırlamaktadırlar. Bu Allah’ın kendi fazlından iman edip salih amellerde bulunanları ödüllendirmesi içindir. Şüphesiz O, kâfirleri sevmez. Andolsun, biz senden önce kendi kavimlerine elçiler gönderdik de onlara apaçık belgeler getirdiler, böylece biz de suçlu günahkârlardan intikam aldık. İman edenlere yardım etmek ise, bizim üzerimizde bir haktır.”[2]
Kendinden önce helak olan kavimlerden ibret almayıp doğru yoldan sapan ve azgınlığa düşen Semud Kavmi de böylece hazin bir sonla helak edilmiş oldu. Muhammed Suresi’nde onlara işaret edilerek şöyle bahsedilmektedir: “Seni sürüp-çıkaran memleketinden kuvvet bakımından daha üstün nice memleketler vardı ki; biz onları yıkıma uğrattık da kendileri için hiçbir yardımcı yoktu”[3]
“Yeryüzünde gezip dolaşmıyorlar mı ki, kendilerinden öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görsünler Allah, onları yerle bir etti. O kâfirler için de bunun bir benzeri vardır. İşte böyle; çünkü Allah, iman edenlerin velisidir; kâfirlerin ise, velisi yoktur.”[4]
[1] Zariyat, 51, 43–46.
2 Rum, 30, 42–47.
3 Muhammed, 47, 13.
4 Muhammed, 47, 10–11.